Yepyeni bir dönem bizleri bekliyor. Sanki ilahi bir el değmiş gibi; KKTC bembeyaz umut karlarına büründü. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası Tufan Başkan ile birlikte yıllardır üzerinde durduğum, televizyon programlarımda da belirttiğim “Toplumsal Barış” için ülkemizde kritik bir adım atıldığını hissediyorum. Kıbrıs Türkünün, Anavatan Türkiye ile ayrışmayacağı, garantörlük anlamında geri adım atılmayacağı ve uluslararası siyasetin Türkiye ile birlikte şekilleneceği açıklamaları, Türkiye’de büyük memnuniyetle karşılandı. Halkımız, adadaki sıkıntılardan, yaşanan günlük çıkar ilişkilerinden ve politik çıkmazlardan yorulmuş gibi görünüyor. İnsanlar artık geleceğe dair umutlarını yeniden yeşertmek istiyor ve turizm sektörü bu süreçte kritik bir rol oynayacak.

Kuzey Kıbrıs turizm sektörü, büyük bir okyanusta yol alan küçük bir sandal misali. Turizm istatistikleri, Avrupa’nın en yoğun havalimanlarından İstanbul ile kıyaslandığında çarpıcı bir tablo sunuyor. Sadece 45 uçuşla ayakta kalmaya çalışan Ercan Uluslararası Havalimanı, destinasyonun ulaşımdaki sınırlılığını gösteriyor. Buna rağmen ülkemize ve turizm yatırımcılarımıza inancımız devam ediyor. Özellikle Girne ve sahil şeridinde açılacak upscale otel yatırımları, adanın turizm ekosistemine büyük katkı sağlayacak ve uluslararası seviyede bir konaklama deneyimi sunacak. Bu yatırımlar hem yeni iş alanları yaratacak hem de ülkemizin turizm gelirlerini artıracak. Yatırımların, özellikle genç girişimciler ve yeni iş fikirleriyle birleşmesi, turizmi sadece ekonomik bir araç değil, aynı zamanda toplumsal kalkınmanın da bir parçası haline getirecek.

Yıllardır hor görülen şans oyunları destekli turizm yatırımları, adanın konaklama sektörünü daha güçlü hale getirebilir. Bunun için turizm master planının meclisten geçirilerek devlet politikası haline dönüştürülmesi büyük önem taşıyor. Planın hayata geçirilmesi, sektörün uzun vadeli büyümesi, sürdürülebilir kalkınma ve adanın uluslararası arenada rekabet gücünün artırılması açısından kritik bir adım olacak. Sektörel paydaşların bütünsel hareket etmesi de kritik. KITOB, CİB, KITSAB, RESBİR, KITREB gibi sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör temsilcileri ortak hedef doğrultusunda birleşmeli. Destinasyon pazarlama yönetimi sağlam temellerde oturtulmalı. Mevcut turizm bakanlığı ve kadro yetersiz. Bu nedenle özerk ve donanımlı bir turizm tanıtma ve pazarlama ajansının acilen kurulması gerekiyor. Turizm master planı çerçevesinde oluşturulacak turizm siyaseti, safha safha uygulanacak ve adanın turizm vizyonunu güçlendirecek. Türkiye’de yapılan tanıtım faaliyetleri önemli adımlar içeriyor. Yazılı ve görsel basında, sosyal medya ve influencerlar aracılığıyla tanıtım filmleri çevrildi. Ancak bu çalışmaların sürdürülebilir ve sürekli olması gerekiyor. Türkiye’deki potansiyel turistin KKTC’ye yönelik algısı değiştirilmeli. Popüler dizilere kısa reklamlar ve havaalanı tanıtımları finansal destekle güçlendirilmeli.

Sosyal medya ve dijital pazarlama, günümüzün en etkili iletişim aracı oldu. İnternet, destinasyonların alt sektörlerini pazarlamada büyük rol oynuyor. On kişiden sekiz turist, seyahat planlarını internetten yapıyor. Sosyal medya, bloglar ve video platformları interaktif bir ortam sunuyor. Geleneksel tanıtım unsurları ve fuar katılımları hâlâ önemini koruyor; Londra WTM, Berlin ITB ve Türkiye EMITT gibi fuarlar kritik. Ancak road show’lar artık sınırlı bütçelerle öncelikli olmamalı. Yeni ürünlerle, teknoloji kullanan ve farklı beklentileri olan insanlara dijital mecralarda doğrudan ulaşmak hedef olmalı. Bu sayede KKTC turizmi, hem sürdürülebilir bir büyüme hem de uluslararası arenada marka değeri kazanma yolunda güçlü bir adım atmış olacak.