banner564

Korumak mı? 

Türkiye'nin etkili siyasi yetkilileri demeç ve söylemlerinde şu ifadeyi, vurgulu olarak kullanırlar. “ Kıbrıslı kardeşlerimizin hak ve hukukunu çiğnetmedik, çiğnetmeyeceğiz”. Bu güçlü bir destek vurgusudur. Bu sözler yalnız bugün söylenmiyor. Geçmişte de bu vurgular yapıldı.. Ancak geçmişte bu destek ifadeleri bir başka vurgu ile birlikte yapılıyordu. “ Kıbrıslı Türklerin haklarını, uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan hak ve yetkilere dayanarak çiğnetmeyeceğiz”. Nitekim en kötü zamanlarda ve soğuk savaşın dorukta olduğu dönemlerde bu temele dayanarak, Kıbrıs Rum fanatizminin saldırganlığını Türkiye; 1960 Garanti Antlaşmasına dayanarak, 4 kez durdurdu. 1963’te Türk savaş uçaklarını Lefkoşa üzerinde uçurup, saldırganlığı durdurdu. Bunun siyasi sonucu; belli bölgelerde toplanan Kıbrıslı Türklerin bölgelerinin etrafında Yeşil Hat denen ve BM Barış Gücünün de nezaret ettiği sınırı belli olan bölgelerin oluşması oldu., 1964 Erenköy müdahalesinde de bu yaşandı.
Ancak, 1967 Geçitkale - Boğaziçi saldırılarında, Türkiye'nin, 1960 Garanti Antlaşmasına dayanarak kararlı askeri müdahale beyanı ve girişimi sonucu, bu  çok daha  etkili   yaşandı. Yani yalnız saldırganlık durmadı. Ayni zamanda ciddi siyasi, demokratik, ekonomik olumlu sonuçlar doğurdu. Birinci olarak adaya doldurulan, 10.000 Yunan askeri ve General Grivas adadan ayrıldı. Ayrıca Kıbrıs Türk Kantonları üzerinde uygulanan ağır ambargolar kalktı. Ada çapında serbest dolaşım oluştu. Akabinde de soruna çözüm bulmak için Toplumlararası Görüşmeler başladı..
Üstelik, 1967 de Garanti Antlaşmalarına dayanarak yapılan bu girişim, yalnız Kıbrıs Türk Toplumuna fayda getirmedi. Bu, Kıbrıs Rum Toplumunun demokratik gelişimine de katkı yaptı. Çünkü 10.000 Yunan Askerinin ve General Grivas’ın adadan ayrılması; 1967 Yunan Cuntasının faşist darbesinin adaya ve Kıbrıs Rum Toplumuna tam yansımasını engelledi. Nitekim, Kıbrıs Rum Toplumunda, “ Kıbrıs Kıbrıslılarındır” tezinin öne çıkması ve “Atina değil, Lefkoşa karar verir, Atina destekler” tezinin yol almasını geliştirdi. . Bunun değeri; 1970 sonrası General Grivas’ın adaya geri gelişi ve RMMO ve adada bulunan Yunan askerlerinin desteği ile teşkilatlanan EOKA - B Terör örgütünün aktif faşist hareketleri ile ortaya çıktı. Yani, yalnız Kıbrıs Rum Toplumunun değil, tüm adanın ve Kıbrıs Türk Toplumunun acı çekmesine yol açan ve 15 Temmuz 1974 Faşist Darbesi, bunun değerini ortaya çıkarttı. 1960 Garanti Antlaşmasına dayanarak, Türkiye’nin 1967’de müdahale etme kararlılığı, adanın iki toplumuna, faşist 15 Temmuz 1974 darbesine kadar demokratik bir nefes verdi.
15 Temmuz 1974 darbesi üzerine Türkiye yine, “ adanın Toprak Bütünlüğünü ve Anayasal Düzeni koruma” hakkı ve sorumluluğunu kendine veren, 1960 Garanti Antlaşmaları çerçevesinde 20 Temmuz 1974’te Barış Hareketi ile adaya askeri  müdahale yaptı.. Böylece, 1968-1974 arasında olan ve amacı, üniter bir devlet yapısı içinde, Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasal Restorasyonunu amaçlayan Toplumlararası görüşmeler; 1977 sonrası bu kez, “toprak bütünlüğü temelinde; iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitlikte Federal Çözüm” arayan, bir özelliğe girdi. 
Ancak günümüzde, Türkiye siyasi yetkilileri dünden farklı; “ Kıbrıs Türk Toplumunun haklarını koruma” vurgusunda, “ uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan hak ve yetkimiz” vurgusuna çokça dayanmıyor. Çünkü yeni denen tez İki Devlet oldu. Ancak 1963 ve 1974 arasında tam 4 kez, 1960 Antlaşmalarına dayanarak yapılan ve olumlu sonuçlar getiren müdahalelere dönük, uluslararası arenada açık, karşı çıkış olmazken; bugün iki devlet tezine destek bulunamıyor.   Nedeni, “adanın Toprak Bütünlüğü” tezinden uzaklaşmaktır. Unutmayalım ki korumak kararlılığı ifade edilen Kıbrıs Türk Toplumunun hakları ve Türkiye’nin adanın siyasi geleceği üzerindeki yetkisi;  1960 Antlaşmalarında yer alan,  adanın toprak bütünlüğü ve siyasi eşitlik temelindeki siyasi birliğidir. Bundan sapmak, bize ve Türkiye’ye fayda vermez.  

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hüseyin Becer
Hüseyin Becer - 1 yıl Önce

1960 yılında yapılan ortaklık yıkıldı. Ticari ortaklıklar yıkıldığı zaman Mahkemeler devreye giriyor. İyi niyetliler bölüşmeyi sulh ile yapıyor. Bu ortaklık da bozulduğuna göre ayrılması şart oldu. Çünkü mahkeme tam 60 yıldır bunu çözemedi.

Hüseyin Becer
Hüseyin Becer - 1 yıl Önce

1963 üzerinden 60 yıl geçti. Çok şeyler değişti. Kıbrıs’ın toprak bütünlüğü değil deniz bütünlüğü bile kalmadı. Satıyorlar. Kıbrıs Cumhuriyeti ismiyle. Hani ortaktık. Bize soruldu mu? Ben sizinle hemfikir değilim.

Hüseyin Becer
Hüseyin Becer - 1 yıl Önce

Bir zamanlar Çekoslovakya, Yugoslavya vardı. Sovyetler birliği vardı. İsim tekti. Öyle uydurulmuştu. Bütün gibi görünse de içleri ayrı idi. Şimdi olması gibi olmuşlar. Bizde de olması gibi olursa Allah günah mı yazar?

Turkish power
Turkish power - 1 yıl Önce

Ver kurtuldu zihniyetin tezahürü zihniyet vermeye kalktın kimse almadı bir de vermek zorunda mısın palikaryanin yanciligini sömürgeci ab nin yalayiciligini yapmak zorunda mısın mecburmusun Allah'ın buyruğu mu bunların altına yatman

banner471

banner473