banner564

KTTO İNDİRİM  KAMPANYASI

Kıbrıs Türk Ticaret Odası enflasyonun derinleştiği bu şartlarda indirim kampanyası başlattı. Bu olumlu bir adımdır. Bu ve  benzeri adımları tartışıp,  enflasyona dönük mücadeleyi   geliştirmek gerekir.
28 Ekim tarihinde yazdığım, “Serbest Piyasa mı? Serbest Soygun mu? “ başlıklı makalemde bu konuyu işlemiştim. KTTO ve diğer iş örgütlerine hemen, bu indirim kampanyasına başlamaları çağrısını yapmıştım. Üzerinden bir hafta geçti. KTTO bu alanda bir adım attı. Yazım üzerine bunu yaptılar gibi bir sığlık ve ilkellik için bu hatırlatmayı yapmadım.. Ancak o makalede işlediğim konu, bugün, KTTO aldığı bu kararı irdelemek zorunluluğunu bende yaratmaktadır, 
Bu adımı, Türkiye’de %10 indirim kampanyası olarak başlatılan kampanyadan uzak ele alamayız. Elbette ki bu adımla enflasyon ortadan kalkmayacak. Türkiyeli etkin ekonomistlerin hesaplamalarına ve değerlendirmelerine göre bu kampanya, enflasyonist gelişmeye düşüş anlamında  %2-3 arasında bir etki yapacak. Bu aşamada bu, iş dünyasının da katkı koyduğu kısmi bir iyileşmedir. 
Peki biz, KTTO  indirim kampanyası ışığında,  bu hesaplamayı nasıl yapalım?  Çünkü indirimin bir ortalama oranı yok. Kuralı ve kriterleri de yok...
Hele bir firmanın bu indirim kampanyası için yaptığı açıklama var ki akıllara ziyan. “ Beş alana bir bedava”. Bak yahu. Pahalılıktan derisi yüzülmüş insanlara söylenene bak. Bu pahalılık ortamında ve eski borcuna da faiz artışı binen ve taksitlerinden artan kısımla da kılı kırk yararak ayı geçirmeye çalışan insanlara söylenene bakın. Bu, ateş içinde yangından mal kaçırma açık gözlüğüdür.
KTTO bu olumlu adımı atarken, ortak kriterler üretemedi.. Bakın, DEVPA Markettin  Yetkilisi Sayın Tanser Nizam’ın açıklamasına. “ Bazı gıda malları ithalatçılarına, indirim yapmazsan, marketçiler olarak mallarını raflara koymayacağız” diye tavır aldıklarını söyledi. Yani, marketçilerden baskı olmasa, bazıları bu işe girmeyecek.
 “ Gönülsüz yenen aş, ya karın ya baş ağrıtır” 
Gönülsüz yapılan işlerle ilgili yığınla atasözümüz var. Eğer kural, kriter ve oran yoksa, o zaman bu işe gönülsüz olarak çıkanlar yüzünden , ortak maksimum fayda çıkmaz. Oluşan keşmekeş,  bu işe gönüllü ve etkin katılım gösterenleri de genelin olumsuzluğu içinde gizler. İyi ve dürüst örtülür. 
Yani bu indirim işinde KTTO, ne bir kriter, nede ciddi bir oran yaratabildi. Bu nedenle Türkiye’de olduğu gibi bu kampanyanın enflasyona ne oranda etki yapacağını kimse  ciddi olarak ölçemez. Bu ise etkin katılım gösterenlere haksızlıktır.  Esas olarak bu boşluk, gönülsüzleri  ve fırsatçıları gizler. 
Üstelik bu oran ve kriter, kural yoksunluğu indirime dönük olarak halkta var olan güven sorununu da artırır. Böylece bu işi ciddi ciddi yapan kurumları da  bu olumsuz olarak etkiler. 
Bu yüzden KTTO bu olumlu adımı geliştirmeli, ortak kriter ve kurallar üretmelidir. Bunu da indirim konularına bağlı olarak denetlenebilir, esaslı kriterlere bağlamalıdır.  
Baksanıza hükümetten özellikle arabalar için KDV indirimine dönük  talebi var. Ancak bu talep, belli bir oran ve kural içinde yapılıyor. Peki hükümetten indirimi  kural ve oran içinde talep eden KTTO, neden kendi indirim kampanyası için kural , kriter ve belli netlikte oranlar koymuyor. Kendi indirim kampanyası ala keyfa, ama hükümetten indirim talebi net ve belirgin. İnandırıcı olmaz. 
Bu indirim işlerini KTTO her yönü ile kurallar ve kriterlere bağlamalıdır.
Bu arada ,  dolaylı vergilerde indirim doğru bir taleptir. Ancak bu talebi yapanlar eğer, asgari ücretin erimesi karşısında suskun.  Ayrıca kamu ve özel sektör çalışanlarının maaş ve ücretlerinin artışına dönük de bir adım atmayı bir yere bırakın, karşı çıkıyorlarsa; bu talep tek taraflı olur, etkisi de azalır. 
Çünkü bir  yandan eriyen ücretler, öte taraftan yükselen faizler insanı yakıyor. Ayrıca  devletin yalnızca dolaylı  vergilerde indirme gitmesi, onun gelirini enflasyonist ortamda  azaltır.  Böylece Halka, sağlıktan tutun, eğitime ve üretim için vermesi gereken desteklere kadar uzanan hizmetlerin kalitesinin düşmesine, hatta azalmasına yol açar. Çünkü devlet gelirlerinin %85'nin Dolaylı Vergilerden  oluştuğu bir garabet içindeyiz. 
Dolayısı ile dolaylı vergilerde düşüş talep edenler, ayni zamanda direkt vergi ve kurumlar vergisinde oluşan adaletsizliği ve gayri ciddiliği  de ela almalıdır. 
Bu yüzden evet, enflasyona karşı bu kısmi tedbirlere dudak bükülmez. Ama esas olan enflasyona karşı  mücadeledir. Bu da yalnız ekonomik tedbirlerle olmaz. Demokratik hukuk devleti ilkeleri ve barış siyaseti ile bu  doğrudan bağlantılıdır. Askeri harcamaların azaltılmasından tutun, çevre ülkelerle ve dünya ile barışık bir ortama ihtiyaç esastır. Askeri harcamalar artar ve içte, dışta barış siyaseti etkin olmazsa, enflasyona karşı mücadelede etki azalır.
Kimse;  2002’ye kadar belimizi kıran, yüksek enflasyon ve faiz yıkımından çıkıştan,  Türkiye’de ve  Kuzey Kıbrıs’ta  AB üyelik sürecinin yol açtığı içte ve dışta oluşan barışçı  ve demokratik gelişmenin etkisini göz ardı etmesin. Bu ekonominin büyümesine, enflasyonun kırılmasına doğrudan etki yaptı. 
Bu yüzden bugün, o  yaşanmışlığı unutmadan, enflasyona karşı mücadelenin en esaslı tavırlarından birinin de barış ve demokrasi olduğunu kimse göz ardı etmesin.

YORUM EKLE

banner471

banner474