banner564

Kurlar yükselmeye devam ediyor. Alınan önlemler kur riskini önlemek için yetersiz.

   Türkiye’nin 2015 finansal yılının ikinci çeyreğine kadar kredi notu sabit düzeyde tutulmuş, ancak derecelendirme raporları içerisinde bankacılık sisteminin güçlü bir konumda olduğunun irdelenmesine karşın Türkiye’de meydana gelen siyasi istikrarsızlık ve bunun ekonomiye olumsuz etkilerine de yer verilmiştir. Üç büyük derecelendirme şirketinin yayınladığı en güncel notlardan (Moody’s baa3, Fitch, BBB-, Standart & Poor’s BB+), kredi riskinin makul seviye risk teşkil ettiğini ve dış görünümün olumsuz seviyede olduğunu gözlemliyoruz. Ancak reuters’den 9 Ağustos 2015 tarihinde yapılan açıklamalara göre büyük derecelendirme kuruluşlarının yıl sonu itibariyle yeni değerlendirme yapacaklarını ve Türkiye’nin kredi notunu düşürme riskinin yaşanan olumsuz gelişmeler neticesinde ivme kazandığı vurgulanmıştır. Not ayarlamalarındaki değerlendirmelerin tekrardan yapılması takvimlendirilmiş olup, Fitch 18 Eylül, Standart & Poors 6 Kasım, Moody’s ise 4 Aralık olarak tarihlerini belirlemişlerdir. Yatırım Bankası Goldman Sachs ise yıl sonu itibari ile Türkiye’nin kredi notunun düşmesinin bir sürpriz olmayacağı yorumunda bulunmuştur. Siyasi belirsizliğin erken seçim kararıyla devam etmesi öngörülürken, zaten değer kaybeden Türk lirasındaki devalüasyonun artacağı yönünde analizler yapılmaktadır. Amerikan bankası Morgan Stanley bu doğrultuda USD/TL paritesinin 2015 yılının 4. çeyreğinde 3.00, 2016 yılının 2. çeyreğinde ise 3,85 olacağı yönünde tahmin bildirgesini 31.08.2015 tarihinde yayınladı. USD / TL kuru 4. çeyreği bekleyemeden geçen hafta 08.09.2015 tarihi itibari serbest piyasada 3.028’e yükseldi. Bunlara ek olarak devam eden savaşlara binaen turizm sektörünün olumsuz etkilendiği, ihracat göstergelerinin ise hayal kırıklığı yarattığı beyan edilmiştir.
  2015 finansal yılı içerisinde Merkez Bankasının para politikasını belirlerken siyasi müdahalelerin yapılması ekonomik kararlar veren kurumun özerkliği ve bağımsızlığı hususunda yerel ve yabancı piyasalarda güvensizliğe neden olmuş ve Türk lirası değer kaybetmişti. Akabinde 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan genel seçimlere müteakip olarak hükumetin kurulamaması siyasi belirsizliği artırırken, kasım ayına erken seçim yapılması cumhurbaşkanlığınca karara bağlanmıştır. Derecelendirme kuruluşları ülkedeki politik riskin yüksek seviyeye çıktığına işaret etmişlerdir. Ülkede artan siyasi belirsizliğe terör olayları da sekte vurmuştur. Bu bağlamda PKK'nın terör eylemlerinin 2015'te zirve yaptığı yayınlanmıştır. Şiddet eylemleri kapsamında polis mücavir bölgesinde örgütün bin 83 terör eylemine imza attığı bildirildi. Yaşanan olaylara ek olarak Jandarma Genel Komutanlığı'nın terör olayları istatistiklerine göre 2015 yılının ilk 7 ayında jandarma mücavir alanında 832 terör eylemi kayıt altına alınmıştır.
   Türkiye’de artan politik risk, ülkenin kredibilitesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Böylelikle Türk lirası hızla değer kaybetmeye devam ediyor. Giderek sert biçimde artan kur riski bir çok alanda bertaraf edilemediği gibi, alınan önlemler ise yaşanan krizi pekte hafifletemiyor. Bakanlar Kurulunun ağustos sonu dönemi itibari ile almış olduğu döviz tedbirlerinin bazı ithal ürünlerde, tapu devir harç ve stopajlarında, kira stopajlarında yani devletin tahsil edeceği vergilerdeki döviz kurlarının 3 ay süreliğine sabitlenmesi üzerine kurulduğunu gözlemliyoruz. Her ne kadarda devletin alacağı vergiler üzerinde bir indirim sağlanmış olsa dahi, ithal edilecek ürünlerin, döviz cinsi ev fiyatları ve kiraların Türk lirası üzerinden değerlerinin hızlıca artması söz konusudur. Buda reel olarak piyasamızda bulunan ürün ve hizmetlerin fiyatlarındaki artışın kaçınılmaz olduğunun göstergesidir. Bir ülkenin kendi para birimi varken yabancı ülkelerin para birimi üzerinden vergilendirme yapması ise kritik derecede tartışılması gereken diğer bir önemli unsurdur. Zira İngiltere’de araba veya ev alınacağında vergilerin Sterling yerine Euro, Almanya’da bu ve benzer mal veya hizmet alındığında devlete Amerikan doları üzerinden vergi verildiği duyulmamıştır.
   Eylül başı itibari ile yaşanan önleyici tedbir alma dizisinin ikincisi de üniversiteler birliğinden gelmiştir. Bazı üniversitelerin harçlarının hali hazırda Türk lirası üzerinden olduğu, bazı üniversitelerin harçlardaki döviz kurlarını sabitlediği, bazılarının ise farklı uygulamalar hakkında alternatifleri değerlendirdiği açıklanmıştır. Bu önlemler direk olarak hizmet bedelleri üzerinden yapılan indirimler olduğundan dolayı özel sektörde ilk, orta ve yüksek eğitim alan kişilere hükumet tedbirlerinden daha etkin bir biçimde yansıyacağı şüphesizdir.  Bu noktada geriye kalan sektörlerinde organize olarak etkin tedbirler alması kriz yönetiminde son derece faydalı olacaktır. Keza, Türk lirası sabit gelirli vatandaşın alım gücü düştükçe piyasada zorunlu tüketim halinde olmayan mal ve hizmetleri hayat standartları arasından çıkarmak zorunda kalacağı barizdir.           
YORUM EKLE

banner471

banner474