banner564

Kurşunu ayağımıza kendimiz sıkıyoruz

Yaşadığımız coğrafyada yaşam şartları günden güne daha da zorlaşmakta. Dövizin yükselişine herhangi bir önlem alınmazken, vatandaşın alım gücü günden güne düşmektedir. Hükümet edenler zorlaşan hayat koşullarına aldırmaksızın, zam üstüne zam kararlarına devam etmektedirler. Tüm bunlara rağmen şu günlerde yüzdelik rakamlara takılmış durumdayız. Cenevre’de sunulan ve Birleşmiş Milletlerin kasasında kitli bulunan haritalarda, Türk tarafının sunduğu haritanın yüzde 29.2 olduğunu basın aracılığı ile öğrendik. Ardından bu oranın üzerinden kendi içimizde tartışmalara başladık.  
02 Haziran 2009 tarihli, rahmetli Rauf R. Denktaş’ın kaleminden yazılan “Toprak Konusu” başlıklı yazısına, “http://www.kibrispostasi.com/print.php?col=95&art=5172” internet adresinde ulaşabilirsiniz. 2009 yılında KKTC Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Sayın Talat oturuyordu. Sayın Talat’ın görüşme masasında toprak tavizi verilmesi gerektiğini söyleyerek, rahmetli Denktaş’ın “%29+” kabul ettiğini söylüyordu. Rahmetli Denktaş da Sayın Talat’ın bu söylemine karşı kaleme almıştır yazısını.
Birinci Cumhurbaşkanı, KKTC Cumhurbaşkanı olarak en uzun süreli olarak görevde kalan kişidir. Ayrıca bir hukukçu olması nedeniyle görüşme masasında hep temkinli davrandığını biliyoruz. Kıbrıs Sorununu da bir hukukçu gibi ele aldığını düşündüğümüzde, verdiği taahhütlerde kendisini fazla bağlamak istemeyeceği bir gerçektir. Bu nedenle Denktaş “%29+” ifadesini kullanırken zeki bir şekilde esnek olduğunu düşünmekteyim. Benzer bir düşünce şeklini Dış İşleri Bakanı, Sayın Tahsin Ertuğruloğlu da yerel medyada dile getirdi. “%29+” yüzde 30 hatta daha da üzeri de olabilir... Bende aynı düşüncedeyim. Neden hep kurşunu kendi ayağımıza sıkıyoruz. Dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez De Cuellar’a kâğıda yazılıp verilen yüzde 29 artı ifadesi “%29.+” şeklinde mi yazıldı… Öyle yazılmadığı çok açık bir şekilde yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır. Ayrıca bizler neden yüzde 29,9 şeklinde vermedik haritayı ve müzakere limitlerimiz alt sınırlara çektik?
Dördüncü Cumhurbaşkanımız Sayın Mustafa Akıncı, görüşme sürecinde konuşulan konuların, tümü üzerinde anlaşma sağlanmadığı takdirde, hiçbiri üzerinde anlaşılmış olamayacağını her fırsatta ifade etmektedir. Fakat bir diğer yandan toprak konusunda “%29+” konusunda ise kendisi ile çelişerek bu konunun çok eskiden anlaşılmış olduğunu dile getirmektedir. “%29+” konusu Birleşmiş Genel Sekreteri Perez De Cuellar zamanında konuşulmuş bir konudur, anlaşılmış bir konu değildir. Rahmetli Rauf. R. Denktaş’ta yazısında Sayın Talat’a; Kiprianu’nun konuyu görüşmek üzere Atina’ya gittiğini, geri geldiğinde ise planı red ettiğini ve “%29+”nın bağlayıcı olmadığını belirtmektedir.
Yakın tarihimizi şöyle bir gözden geçirecek olursak Rum liderliğinin hep aynı oyunu oynamaya devam ettiğini ve kazanımlarını günden güne artırdığını gözlemlemekteyiz. Buna karşılık bizler hala empati kurmaya çalışıyoruz. Fakat buradaki sorun; kurmak istediğimiz empatiyi de doğru bir şekilde kuramıyoruz. Çünkü Rum liderliği ile doğru bir şekilde empati yapabilsek, gerçek nihai emellerinin, Kıbrıs Adasının tümünde otorite sahibi olmak istediklerini anlamış olmamız gerekmektedir. Empatiyi doğru şekilde sağlamış olsak! Rum liderliğine yardımcı olur istediklerini veririz veyahut ta, aynı irade ile adadaki varlığımızı pekiştirecek adımlar atarız. Adadaki varlığımızdan vazgeçmeyeceğimize göre öncelikle kendi içimizdeki çarpık yapılaşmaya bir son verip bir an önce sosyal ekonomik ve kültürel yaşantımızı sürdürülebilir bir yapıya dönüştürmeliyiz. Rum liderliğinin bizlerle ada iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı bir anlaşma yapma niyetinde olmadıkları artık kabul etmeliyiz. Bizler adadaki varlığımızın devamı için yapıcı eylemler ortaya koymadıkça, Rum liderliğinin güdümünde bu görüşme süreci daha da uzar gider. Bu süreç uzarken de Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı referandum süreci için yeni tarihler vermeye devam eder…
Güzel bir hafta olması dileklerimle, herkese iyi pazarlar…
YORUM EKLE

banner471

banner473