banner564

Kuzeydeki Rum mülkleri ve Mal Tazmin Komisyonu’nun önemi

 İnsanlar ‘güvence altında’ yaşadıkları zaman, bunun sonsuza dek bu şekilde devam edeceği yanılgısına kapılırlar...
 Halbuki; ülkeler arası ilişkilerde olduğu gibi, insanlar arası ilişkilerde her zaman bir risk faktörünü dikkate almak gerekiyor...
 Gün gelir kapı komşunuzla kavga eder duruma gelebilirsiniz...
 O nedenle de daima temkinli ve hazırlıklı olmakta fayda vardır...
 Kıbrıslı Türkler olarak; 1974 öncesinde ekonomik açıdan çok kötü durumdaydık...
 Patronluk yapan insan sayımız parmakla gösterilecek kadar azdı...
 Ayrıca can güvenliğimiz her zaman tehdit altındaydı...
 Binlerce insanımız ırkçı saldırılar sonucunda evini, işini kaybetti...
 Çok sayıda insanımız hayatını kaybederken, on binlerce kişi yurt dışına göç etmek zorunda kaldı...
 Şimdi 1974 öncesine giderek; bilinenlerin tamamını tekrarlamak istemiyorum...
 Ancak 1974 sonrasını konuşmalıyız...
 Nüfus mübadelesi olduktan sonra Kıbrıslı Türkler kuzeyde, Kıbrıslı Rumlar da güneyde toplandı...
 İki toplum arasında 2003 yılına kadar hiçbir temas olmadı...
 Rum liderliği, ilkokul çocuklarından başlayarak tüm öğrencilere Türk düşmanlığına dayalı dersler verdi...
 Sınır kapılarının açılmasından sonra kuzeyden, güneye iki misli daha fazla geçişin olması, başta AB için önemli bir veridir...
 Kimin ‘uzlaşıdan ve dostluktan yana’ olduğu rakamlardan anlaşılabilir...
 
Türk ve Rum malları ne durumda?
 
 Güneyde kalan Türk mülklerinin önemli bir kısmı ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ hükümetlerinin kararıyla istimlak edildi...
 Larnaka Havaalanı dahil, askeri kamplar, okullar, mezarlıklar, yeni yollar, parklar hep Türk arazileri üzerinde kuruldu...
 Bunun karşılığında bankaya ‘o dönemin fiyatlarıyla’ para koyduklarını söylüyorlar...
 Neye yarar?..
 Kırk yıl önce 2 bin Kıbrıs Lirası olan bir arsanın bugünkü değeri 2 milyondur...
 Bir de kuzeydeki duruma bakalım...
 Kıbrıslı Türkler de güneydeki mülklerin karşılığı olarak kuzeyde yeni evler ve araziler aldı...
 İstisnalar olabilir...
 Ancak ezici bir çoğunluğu kuzeydeki topraklarda iskan edildi ve eskiyi unutup, yenisine alıştı...
 Kuşkusuz; güneyde mal bırakmadan kuzeyde mal alanların olduğunu görmezden gelemeyiz...
 Siyasilerin yanlış kararları sonucunda ‘eşdeğeri olmayan’ kişilere de on binlerce dönüm arazi ve konut dağıtıldı...
 Bunun yanında ‘şehit çocuğu arsası’, ‘mücahit puanı’ adı altında dağıtmalar oldu...
 Halen ‘kırsal arazi’ adı altında dağıtımlar sürüyor...
 Kuzeyde yapılan her şeyin faturası ise Türkiye’ye çıkıyor...
 Türkiye Loizidou davası sonrasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) çok sayıda davayla yüzleşti...
 Annan Planı referandumu sonrasında ise AİHM, Demopoulos kararı ile Türkiye ve KKTC’nin eline çok güçlü bir koz verdi...
 Özeti şöyledir:
 “Kuzeyde mülkü bulunan ve bunları güneydeki bir mülkle takas etmek isteyen veya satmak isteyenler Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvuracaklar...”
 Taşınmaz Mal Komisyonu ilk aylarda işe dört elle sarıldı ve Rumlardan gelen yoğun başvuruları incelemeye başladı...
 Komisyon Başkanı Ayfer Erkmen’e göre halen 6 bin 500 dolayında Kıbrıslı Rum, kuzeydeki mülkünü satmak için karar bekliyor...
 Ne var ki; komisyon bunların parasını ödeyebilecek kaynak bulamadığı için karar üretemiyor...

Kaynak neden bulunamıyor?..

 Türkiye haklı olarak KKTC hükümetlerine ‘Şerefiye Vergisi’ adı altında bir uygulama tavsiye etti...
 Bu uygulama, elinde binlerce dönümlük Rum arsası bulunduran ve bunların ‘yasal sahibi tarafından’ devredilmesi halinde bugünkü fiyatına oranla en az iki kat fazla kazanç elde edecek olanlardan yüzde 20 oranında vergi alınmasını öngörüyor...
 Bunun neresi yanlış?..
 Paranın yüzde 80’ini Türkiye, yüzde 20’sini de şimdiki mal sahibi ödeyecek...
 Ne var ki; bu konuda hazırlanan yasa Meclis’ten geçirilmedi...
 Binlerce dönümlük Rum arazisini elinde bulunduranların etkisi altındaki siyasiler, tüm insanlarımızın geleceğini tehdit etme pahasına bunu yapmadılar...
 Halbuki; Türkiye’nin önerisi, Ziraat Bankası’nın çok düşük faiz ve çok uzun vadelerle kredi sağlamasını da kapsıyordu...
“Aldık, bitti” demekle olmuyor
 Bazı kesimler, Rum mülkleriyle ilgili olarak “Aldık, bitti, vermeyiz” düşüncesinde olabilirler...
 Ve elimize geçen bu altın fırsatın heba dilmesini başarabilirler...
 Ancak unutulmasın ki; farklı bir gelişme karşısında hiç kimsenin elinde Rum mülkü kalmayacak...
 Rum Meclisi’nden 6-7 yıl önce geçirilen yasa çerçevesinde, o tarihen sonra ‘sahibinin yasal devri olmadan’ mülk satın alan ve satanlar, kiralayanlar ve kiracı olanlar için 7 yıla kadar hapislik öngörülüyor...
 Bu gerçeği de kimse göz ardı etmemelidir...
 Türkiye “Kardeşim sen bin dönüm Rum arazisini Türkleştirmek için yüzde 20’sini dahi ödemiyorsan, ben niye tamamını ödüyorum?” sorusunu haklı olarak soruyordur...
 Bize düşen görev ise bu fırsatı çok iyi değerlendirmek ve Mal Tazmin Komisyonu’na yapılan başvuruları hızlı bir şekilde sonuçlandırmaktır...
 Başta hükümet olmak üzere halkını ve milletini seven herkesin bu konuda harekete geçmesi ve gerekli olan yasanın Meclis’ten geçirilmesi gerekiyor...
 Çünkü bu yasa hayati önem taşıyor... 
 Eğer bu konuda acele edilmez ve Rum başvuruları değerlendirilmezse, ileride bir parmağı ısıracağız, tümü ağrıyacak...
 O zaman da bizlere “Kendi düşen ağlamaz” diyecekler...
 Ne yazık ki kurunun yanında yaş da yanacak...
YORUM EKLE

banner608

banner473