banner564

Lafla Avrupalı olunmaz

 Kuzey Kıbrıs’ta 7 bin dolayında insanın işsiz olduğu belirtiliyor...
 Peki bu insanlar neden iş bulamıyor?..
 Büyük bir kısmı devlette çalışmak istediği için bir süre beklemeyi tercih ediyor...
 Neden devlet?..
 Maaş ve izin garantisi var?..
 Çalışma koşulları çok rahat...
 Akşamları iş derdi yok...
 Öyleyse öncelik devlet...
 Devlette iş yoksa özelde ‘kendi eğitimine uygun’ bir iş buluncaya kadar beklemeyi tercih eder...
 Bir kısım insan da, farklı meslekte çalışmayı kabul etse bile, maaş anlaşmazlığına düştüğü zaman “Bunca zaman okudum, şimdi bu kadar paraya gidip çalışmam” der...
 Bazıları çalışma saatlerini ve koşullarını beğenmez...
 İstisnalar hariç, gerçek durum budur... 
 Kıbrıs’taki üniversitelerden mezun olan gençlerin çok büyük bir kısmı okul döneminde ‘pratik açıdan yeterli deneyimden’ geçmiş değildir...
 İlgili meslek kuruluşlarında çalışmışlıkları ya hiç yoktur, ya da çok yetersizdir...
 Ama iş başvurusu yaptıklarında ‘üniversite eğitimi gördükleri için’ asgari ücretin üzerinde maaş beklentileri vardır...
 Hele bir şoförün veya bekçinin asgari ücretin üzerinde maaş aldığını öğrendikleri anda “Ben bunca zaman boşuna mı okudum ki şoförün altında maaş alıyorum” derler...
 Kendilerine haksızlık yapıldığını düşünmeye başlarlar...
 Halbuki şoförün de kendine göre bir eğitim, öğrenme ve gelişme süreci vardır...
 Dolayısıyla; hangi iş kolunda olursa olsun “O ne alıyor, bana ne veriliyor” değerlendirmesine göre hareket etmek çok yanlıştır...
 Ve KKTC’de uzun süre işsiz kalma nedenlerinden biri de bu tür düşüncelerdir...

İstikrarsızlık var
 
 Bir başka önemli konu ise; siyasiler gibi, çalışanların da sürekli işyeri değiştirmesidir...
 Daha bir yıl olmadan, bir başka iş arayışına girmek suç mudur?..
 Eğer çalışkan ve başarılı bir insan ise ve yeni işten daha iyi kazanç sağlayacaksa, bu onun hakkıdır...
 Fakat disiplinli çalışma özelliği yoksa; bir başka işe girdiği zaman, oradaki barınma süresinin uzun olması mümkün değildir...
 Sonuçta ya kendisi işi bırakacak, ya da durdurulacak...
 Üçüncü yılda üçüncü işe geçtiğini düşünelim...
 Yeni işverenin, eski işverenden ‘referans’ mektubu istemesi gerekmez mi?..
 Avrupa’da gerekiyor...
 Hatta bir ev kiralayacaksanız, yine işverenden, çalıştığınız bankadan ‘referans mektubu’ istiyorlar...
 “Bak idare et bizim çocuğu da iyi bir mektup yaz” diyemezsiniz...
 Eski işveren ‘gerçek düşüncesini’ yazmak zorundadır...
 Yeni işvereni aldatma hakkı yoktur...
 Aldatırsa ne olur?..
 Belki bir şey olmaz...
 Ama önemli olan sisteme güvenmektir...
 Avrupa’da güvene dayalı bir sistem vardır...
 Herkes bu sistemin içindedir ve dışına çıktığı zaman, ciddi sıkıntılarla karşılaşabileceğinin bilincindedir...
 Öyleyse doğru dürüst bir referans mektubu, hem işveren açısından önemlidir, hem de çalışanlar açısından...
 Çalışanlar; torpil sonucunda ‘yalana dayalı’ bir mektup alamayacağını bildiği için, işinde doğru dürüst çalışmak zorundadır...

Kıbrıs’a özgü mazeretler
 
 Çalışma hayatında en önemli sorunlardan birisi de, resmi tatil ve haftalık izinlerin dışındaki izin talepleridir... 
 Avrupa ülkelerinde çalışanlar bilecek...
 İş saatinde “Teyzemi hastaneye yatırdılar gidip bir bakayım” diyemezsiniz...
 “Dişçiden randevum vardı” diyerek mesai saatinde iş yerinden ayrılamazsınız...
 “Çocuğu okula bırakıp, geleceğim” deyip, gidemezsiniz...
 Avrupa’da bunların hiçbiri yok...
 On dakikalık gecikme sonucunda işinizi kaybetme olasılığı çok yüksektir...
 Ayrıca bir sonraki iş başvurusu için ‘kötü bir referans mektubunun’ yazılacağından hiç kuşkunuz olmasın...
 İşte o nedenlerle başta devlet, iş hayatında gerekli önlemleri artık almalıdır...
 Çalışma disiplini gelmelidir...
 Çalışan insanlar; verilen görevi ihmal etmenin geleceğini olumsuz bir şekilde etkileyeceğini bilmelidir...
 Kuşkusuz; işveren de çalışanın hakkını yememeli, başarıyı taltif etmelidir...
 Bugüne kadar ‘torpil anlayışı’ ile idare ettik...
 Ancak bu sistemle devam edemeyiz...
YORUM EKLE

banner608

banner473