Kıbrıs konusunda başdöndürücü gelişmeler yaşanıyor...
ABD, tıpkı 1989-90’da olduğu gibi sorunun çözümü konusunda ciddi girişimler başlattı...
Son ziyaretçi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Eric Rubin oldu...
Rubin’in ‘2014 içerisinde tarihi ilerlemelerden’ söz etmesi anlamlıdır...
Öyle görülüyor ki; Kapalı Maraş kenti Rumlara iade edilmese bile, Türk askeri buradan çekilecek, bölgenin denetimi BM’ye verilecek ve ABD ile AB’nin uzmanları, her iki toplumdan temsilcilerin de katılacağı bir örgütlenme ile kentin yeniden imarı konusunda çalışmalar başlatacak...
Bu çalışmaların tamamlanması sırasında ise Kıbrıs sorununa bütünlüklü bir çözüm bulunması amaçlanıyor...
Peki çözüm olacak mı?..
Hemen herkes bu soruya yanıt arıyor...
Elbette bu kez bir çözüm olacak!..
Ya iki toplumlu federal bir çözüm...
Ya da kesin Taksim...
Hangisi daha uygun
İki bölgeli, iki toplumlu bir çözüm mü, yoksa adanın bölünmüşlüğünü kalıcılaştıracak bir anlaşma mı olacak bunu zaman gösterecek...
Kuşkusuz ilk tercih, iki bölgeli, iki toplumlu federasyondur...
Neden?..
Birinci neden; AB üyesi olmuş bir ülkenin bölünmüş kalması hiçbir uluslararası kurala uymuyor...
Bölünmüşlük demek, AB’nin kendi ilkelerini yerle bir etmesi demektir...
Böylesi bir gelişmeye izin vermeleri imkansız...
İkincisi; bölünmüşlüğün devamı, silahlanma yarışının ve askeri harcamaların devamı demektir...
Kıbrıs sorunu devam ettiği sürece, her iki toplumdan gençlerin askerlik sorunu da ortadan kalkmaz...
Güney Kıbrıs’ta uyuşturucu kullanan gençlerin, neredeyse tamamı, bu kötü alışkanlığa ‘askerlik döneminde’ başlıyor...
Uyuşturucu kullanımının artması nedeniyle eşcinsellikte patlama yaşanıyor...
Mülkleri geri alamazlar
Çözüm olmadığı takdirde ne Kıbrıslı Rumlar, ne de Kıbrıslı Türkler, mülklerine yeniden kavuşma imkanı bulamazlar...
Kıbrıslı Türkler kuzeydeki mülkleri, Kıbrıslı Rumlar da güneydeki mülkleri kullanmaya devam eder...
Kuzeyde milyon Euro’luk mülk bırakan bir Kıbrıslı Rum, güneyde açlık çekerek hayata veda eder...
Güneyde mal bırakmış ve kuzeyde hiçbir şey almamış insanların sonu da aynı olur...
Halbuki; Annan Planı’na benzer bir çözümün olması durumunda dahi 120 bin dolayında Kıbrıslı Rum’un ‘kendi mülklerine dönme’ şansı vardır...
Böylesi bir fırsatı reddetmek akıl işi olmaz...
Ama 2004’te reddettiler diyeceksiniz...
O zaman para bolluğu vardı...
En fakir Rum “bankada 50-100 bin Euro’sunun’ olduğunu söylerdi...
Bankalar ‘Tumba’ olduktan sonra bunu da söyleyemiyorlar...
Gelelim bize
Kuzey’de çok şükür bankalar tumba olmadı...
Neden?..
Türkiye buna izin vermiyor da ondan...
Yoksa bizdeki durum, özellikle kamu bankaları açısından, güneyden daha kötüdür...
Batmış KTHY’nin ve Elektrik Kurumu ile Sosyal Sigortaların, kamu bankalarına ‘ödenmesi imkansız’ borçları vardır...
Ne kadar mı?..
1.5 milyar Euro’nun üzerinde...
Ayrıca, kuzeydeki ‘devlet’ artık kendi vatandaşları üzerinde dahi inandırıcılığını yitirmiş durumdadır...
Hiç kimse Meclis’in çıkardığı yasaları dikkate almıyor...
Hiç kimse yasaklara uymuyor...
Dağlar, ormanlar, dereler, tepeler, ovalar her taraf pislikle örtülmüş vaziyettedir...
Yağmur yağdığında ülkenin birçok yeri sular altında kalıyor...
Kanalizasyon boruları sürekli patlıyor...
Lefkoşa’nın Organize Sanayi Bölgesi, haftada en az 2 gün lağım sularıyla yıkanıyor...
Daha neyi sıralayalım?..
Resmi yoldan ithalat yapan, kaçak satıcı ile uğraşmaktan bıkmış, usanmış vaziyette...
Yediklerimizden, içtiklerimizden endişeliyiz...
Gıda güvenliği yok, trafikte can güvenliği yok...
Öyleyse...
Yasal bir statüye kavuşmak doğru olandır...
İşte bunun için çözüm...
Çok insan üzülecek olsa da...
Bir umuda ihtiyaç var...