Bir tantanadır gidiyor…
Kıbrıs Rum tarafı Güney Kıbrıs’ı ABD üssü haline getirdi. İngiliz üsleri zaten vardı. Fran-sızlara da askeri olanaklar tanıdılar. İsrail ile de iş birliği yapıyorlar.
İsrail ile sorun daha da büyüktür. Güney Kıbrıs’a iyice yerleşmeye çalıştığı yetmezmiş gibi Kuzey Kıbrıs’ta da toprak alıyorlar. Ne kadar aldıklarını bilmiyoruz ama yakın gelecekte “bu topraklar bizimdir” diye ortaya çıkarlarsa şaşmamak gerekecekmiş… Güney Kıbrıs’a hava savunma sistemi de kuruyor ve Türk ordusu tehdidini azaltmaya yardımcı oluyorlar.
Bunların içinde doğrular var; yanlışlar var… Önemli olan, gazete bilgileri ile strateji geliş-tirmeye çalışılırken “hastalıklı bir dünya görüşüne” sahip olunduğunun farkına da varı-lamamasıdır. Biz herkesle anlaşabiliriz ama herkes bize düşman! Dört bir yanımız düş-manlarla çevrildi… Ve bu düşmanlar, bize karşı birleşiyorlar!
Böyle bir durumda ne yapmak lazım? Bu düşmanları daha da düşman hale getirmek mi; yoksa bazılarını yanımıza çekmek veya en azından tarafsızlaştırmak mı gerekir?
İsrail ile Türkiye dosttu. İsrail Hava Kuvvetleri eğitim uçuşları ve tatbikatlar için Orta Ana-dolu’yu kullanıyordu. KKTC Tel Aviv’de temsilcilik bile açmıştı. İsrailli turistler Antalya ve Kuzey Kıbrıs’ın müdavimleri arasındaydı. Şimdi en büyük düşman İsrail oldu. Kimileri, Kıbrıs’ın ve Anadolu’nun bir kısmının, Yahudiler için “vadedilmiş topraklar” olduğunu hatırlatıp duruyor; düşmanlık devamlı olsun diye çalışıyorlar.
Yıllar önce neden dosttuk; şimdi niye düşman olduk diye sormadan bu düşmanlıktan yarar umanların kurbanı oluyoruz!
Rum tarafı ile ciddi bir sorunumuz var ama Amerika Birleşik Devletleri, tam da bu sorun yüzünden Rum tarafına silah ve cephane satılmasına izin vermiyordu. Şimdi ne oldu da bu ambargo sona erdi? Sormuyoruz; araştırmıyoruz. Muhtemel yanıtları duymak bile istemiyoruz.
Peki ya çoğu zaman Türk tarafından yana davranan İngiltere’ye ne oluyor? KKTC pasa-portu ile girip-çıktığımız, Londra’nın en itibarlı yerinde temsilcilik açtığımız, konsolosluk işlemleri yapmamıza izin verilen bu devlet, neden bize daha iyi davranmıyor?
Düşmanlar bizim içimizdeler… Açıkça bellidir ki bu “düşmanlık çemberinden” siyasi ola-rak beslenen insanlar ve hareketler var… Düşmanlarımızı çoğaltmak ve kalıcılaştırmak için uğraşıyorlar. Bunlar bizim halkımızın veya Türkiye’nin çıkarlarını korumak peşinde değillerdir. Düşmanlıktan besleniyorlar; bunları kullanarak politika yapıyorlar.
Kendinize şunu sormanızı öneriyorum: Bizim ve Türkiye’nin çıkarlarını, bu düşmanlıkları devam ettirmeye çalışanlar mı koruyacak?
Seçim ortamında konuşulanlara, sosyal medyada paylaşılanlara bir de bu açıdan ba-kın!