Geçenlerde, TC Kütahya Milletvekili ile Akdeniz Karpaz Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Sayın Ahmet Erbaş ile konuşuyorduk.
“İsmet Hocam, bu ülkenin gençleri en fazla hangi kurumda istihdam ediliyor?” sorusu üzerine
“Kesinlikle devlette,” dedim. Cevap çok açıktı aslında; Ahmet Başkan onu bilerek sordu.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yıllık bütçesinin neredeyse %75’i memur kesiminin maaş öde-melerine akıyor. Emeklileri de hesaba katalım, alın size %90. Siz, yüzde onluk geriye kalan büt-çedeki para ile hangi altyapınızı geliştireceksiniz? Elektrik, su, yollar, okullar… Bu sebeple yüzde onluk bütçeyle yapılması imkânsız. Bundan dolayı bütçeler açık verecek şekilde planla-nıyor.
Turizm ve otelcilik sektörümüzde en basitinden; garson, housekeeping, mutfak elemanı, aşçı, hatta resepsiyon elemanı bulabiliyor muyuz? Kesinlikle hayır.
Bir adım daha atalım: Kuzey Kıbrıs’ta boyacı, ayakkabı tamircisi, terzi, inşaat işçisi, demirci, musluk tamircisi, lastikçi, makinist, pastacı, hemşire, hasta bakıcı, börekçi, ekmekçi… ne kadar Kıbrıslı Türk var, dedi? Gittikçe azalıyoruz, dedim.
Çünkü halkımızın büyük bir kesimi el becerisi gerektiren işlerde artık çalışmıyor. Yıllardır genç-lerimiz, aile büyükleri tarafından devletin bir kurtuluş yolu olarak görülüp mutlaka devlette is-tihdamı sağlanır hale getirildi.
Yapılan stratejik hatalar
“Getirildi” diyorum; çünkü aslında yukarıda saydığımız bütün sektörlerde Kıbrıs Türkü, anne-den, babadan kalan mesleği sürdürme geleneğine sahipti. Ancak ne zaman ki Turgut Özal Ada’ya geldi, “Kıbrıslı Türkler memur kesiminde istihdam edilmeleri daha uygun olacağı kanı-sına vardı,” bu düşünce devlette bir politik çıkara dönüşen istihdam furyasını başlattı. Partizanlık tavan yaptı.
Liyakat yerine torpil mekanizması, parti rozeti daha önemli hale geldi. Yukarıda mesleklerini saydığım kişiler, kendi yaptıkları işleri, atadan miras kalan geleneksel işleri bir an terk ederek memur olmanın yoluna gitti.
Üniversitelerimizde okuyan gençlerimiz, kendi işlerini yapacakları, kuracakları yerde devlette memur olmayı tercih ettiler.
Belki de annelerinin, babalarının baskılarıyla. Eminim, içlerinde memur olmayı tercih etmeyen, kendi okuduğu alanda kariyer yapmak isteyen gençlerimiz de vardı. Ancak ne zaman memurla-rın çoğunun devletin sağladığı avantajlar yan komşuları tarafından sıralanmaya başladı (emekli-lik, yıllık seksen dört gün izin vs.), birçoğu memur olmayı tercih etti.
Turizm ve otelcilik sektöründe yaklaşık 30.000 istihdamın (yirmi bine yakını beş yıldızlı, şans oyunları salonu olanlar) neredeyse 500’ü Kıbrıslı Türk; artık sektörde çalışmıyor. Üç vardiyalı sistem içerisinde 16-24 ve 24-08 vardiyaları, personel istihdamı açısından sıkıntılı. Sadece bu veri bile, bizlerin ülke olarak ne kadar çok yanlışlar içerisinde olduğumuzun bir kanıtı değil mi?
Bir düşünelim: Yemek yemeye gittiğimiz hangi restoranda bizi artık Kıbrıslı bir Türk karşılıyor, “Hoş geldiniz” diyor; hatta servisi yapan kaç tane Kıbrıslı Türk var? Böyle olunca Kıbrıs Türk mutfağı geride kalıyor, Kıbrıs’ın taşı, toprağı, tarihi güzellikleri sorulduğu zaman çalışanlar ye-terli bilgi veremiyor. Bu da turizm sektörünün ve toplam kalitesinin erozyona uğramasına vesile oluyor.
Devletimizin ivedilikle, önemli sektörlerde çalışabilecek usta, çırak, düzişçi; kısacası “ara ele-man” sorununu çözmesi gerekiyor.
Bu gidişat, ülkemizi ekonomik bir çıkmaza götürüyor.



Devletde istihdam, tum adalilarin uzerinde ittifakla anlastigi ve bir emel olarak ortaya koydugu KKTC'nin bir yonetim politikasidir. Zira; tarih boyunca hic bir zaman kendi kendini yonetememis, devamli olarak korsanlarin ve baska medeniyetlerin saldirilarina maruz kalip somurulenler iktidar gucunun devlete sirtini dayamakla oldugu kanaatine varmislar ve ozellikle de 1974 sonrasi devletde calismayi egemenlere karsi bir savunma mekanizmasi olarak kurgulamislardir. Zamanla bu dusunce ters tepmis ve memuriyetteki Kibrisli Turkler milletin hizmetkarlari olmalari gerekirken, memuriyeti millete efendilik olarak evrime ugratmislardir. Hali hazirda calismayan, asiri bir sendikal orgutlenme ile sadece maaslarini ve 13 uncu maaslarini almayi hedefleyen, uretmeyen bir guruha donuserek milletin uzerinde bir kambura evrilmislerdir. Cumartesi, Pazar, milli ve dini bayramlarda ve hatta mevlid kandilinden sonra bile kapali olan oren yerleri ve muzeler ile, turizmde bir arpa boyu yol almak mumkun degildir. Dirayetli bir yonetici calistirmaya kalksa, sendika, mesai, insan ve calisan haklari diye hop oturup hop kalkilir.. Casino turizmini pompalamaya devam.. Kimse turizmin halka, kucuk esnafa yayilmasini istemiyor aslinda... Sorun bakalim Kuzey Kibris deyince insanlarin ilk soyledikleri ne olacak..? Casino (kumar, bahis vb), ucuz icki.. Herkesin bildigu dahasi da var ama, dillendirmeye gerek yok.. Yasasin casinolar....