banner564

Dünya’da yumuşama, Kıbrıs’ta bela

Endişe verici sorunlar yaşanırken, insanı umutlandıran olumlu işler de gelişiyor. Türkiye’de, “Terörsüz Türkiye” söylemi ile başlayan süreç, barış ortamına girmek için olumlu bir eşik oluşturdu. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile başlayan ve Abdullah Öcalan’ın, örgütün kendini fes etmesi ve silah bırakması çağrısı ile devam eden bu süreç. En nihayet, PKK’nın Kongresini toplayıp, Abdullah Öcalan’ın çağrısına dönük karar alması ile ciddi bir eşiğe gelmiş oldu. Bunda elbette ki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın bu politikayı desteklemesi önemli bir etki yaratmıştır. Bu olaya, demokratik ve ekonomik sorunlarda Hükümetle çok ciddi sorunları olan başta CHP olmak üzere, toplumsal muhalefetin büyük çoğunluğunun, bu sorunların etkisinde kalmadan, sürece pozitif yakınlaşması da olumlu eşiğe gelinmesinde ciddi etki yaratmıştır. Ancak DEM Partinin katkısı da inkar edilemez. Kuşkusuz bu süreç daha tam olgunlaşmadı. Önemli olan eşikte olanı, parlatmaktır. 
Bu olumluluk yaşanırken, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Rusya - Ukrayna savaşında ateşkes antlaşması için ciddi adımı, Pazar sabahı attı. 15 Mayıs itibarı ile Ukrayna ile Barış görüşmeleri için İstanbul’da toplantı önerisi yaptı. Tüm dünyanın gözü önünde bu adımı atarken, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı arayacağını ve bu adımın gelişmesinde Türkiye’nin rolünü vurguladı. Bu, Türkiye’de Kürt sorunun çözümü yönünde gelişen barışa dönük olumlu olayla birlikte, Türkiye’nin iç ve dış politikada konumunu güçlendirir. Bunlar, ekonomik krizi aşma çabalarına da katkı sağlar. Ancak esas, demokratik hukuk devletine yönelik atılacak adımlardır. Bunlara, Hindistan - Pakistan arasında başlayan ve ciddileşme eğilimi gösteren savaşın da ateşkes ile şimdilik durması güzelliği de eklendi.
Ancak hal böyle iken, Kıbrıs sorunu ile ilgili gelişmeler olumlu değildir. Avrupa Parlamentosu’nda alınan karar ciddidir. Bu kararın içeriği, Türkiye’nin Kürt Sorunun çözümüne dönük, içte ve dışta elde ettiği olumlu görünüme ters bir etki bırakmaktadır. Üstelik sorunun çözümü için, kadim Türk- Kürt kardeşliği olgusunu öne çıkaran anlayış, maalesef Kıbrıs’ta ters bir hale girmiştir. Çünkü Kıbrıslı Türkler ile Türkiye arasında kadim olan dostluk ve kardeşlik hukuku, ciddi bir gerilime sokulmuştur. Kıbrıslı Türklere dönük, Türkiye’nin etkin kimi çevrelerine yakın olan odakların, “Kıbrıs’ın Yerli Rumları”, ya da “Bunlara, Barış Hareketi gerekir” yollu yaklaşımları, bu kadim ilişkiyi zedelemektedir. Bereket versin ki bunlar, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan; dedesi nenesi ister Güney veya Kuzey Kıbrıs’ta, isterse Anadolu’nun bir diyarında doğan vatandaşlarının arasında ciddi bir Türkiyeli - Kıbrıslı çekişmesi ve gerilimine yol açmadı. Bunu sağlayan da Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan toplumun hala devam eden sağduyusu oldu.
O zaman akla iki soru gelir. Birincisi, Türkiye’de Kürt Sorunun çözümü için, Türk - Kürt insanlar arasında ve İktidar ile Muhalefet arasında tüm gerilimlere karşın, sürece olumlu bir iklim veren dil ve üsluba dönük, her kesimde dikkat gelişti. Soru şudur. Ama, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanların kendi içlerindeki demokratik birliğine ve Türkiye ile var olan Kadim dostluk, kardeşliğe ters söylem ve icraatlar neden gelişiyor? İkinci soru ise şudur. Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararı yok hükmünde sayarak, hala bir yere gidebileceğini mi sanıyor, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Tatar? Sayın Tatar ve destekçileri şunu göz ardı edemez. 1 Ocak 2026’da hala sizin, “yok hükmünde” diye ifade ettiğiniz “Kıbrıs Cumhuriyeti”, AB Dönem başkanı olacak. İşte sizin yok hükmünde diye ifade ettiğiniz bu sıfat; Orta Asya Cumhuriyetlerini eleştirdiğiniz kararı almaya iten sıfattır… Üstelik bu, Doğu Akdeniz’de ve Orta Doğu’da bulunan tüm Arap ve Müslüman ülkelerle kurdukları ekonomik, siyasi, askeri stratejik ilişkileri sağlayan gerçektir. Bunu yok hükmünde ifadelerle yok edemezsiniz. Bu ancak, Kıbrıs Türk Tarafı ile Türkiye’nin yıllarca iğne ile kuyu kazarak gelişmesini sağladığı BM Parametrelerine dayanarak; adanın toprak bütünlüğü ve ben siyasi eşitlik derim, siz ise egemen eşitlik dersiniz, bu temelde; demokratik, siyasi birliği ve bunun çatısı altında, Kıbrıs Türk Kurucu Devletinin, Birleşik Kıbrıs Çatısı altında AB üyesi olması ile aşılır. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Tamer Karadeniz
Tamer Karadeniz - 3 saat Önce

Dünyada yumusama, barış, sevgi, dostlukk artmıyor, aksine azaliyor..
Rumlar bosuna asiri silahlanmiyor.. Rumlar bosuna kadinlari da askere almiyor.. Rumlar bosuna kimlik verdikleri KKTC genclerini rum tarafinda askerlige zorlamiyacak.. Rumlar bosuna emlakcilari tutuklatmiyor.. Mal mulkten TC ve KKTC yi sıkıştırıp, cemberi daraltip, BM ve kararlarina da dayanarak, ya istedigimiz herseyi bize verin, ya da savas diyeceklerdir. Artik insanlar makinalara guvenerek cok kolay savasir oldu. Dunyanin her tarafinda en ufak bir puruzde savas cikartabiliyorlar. Boylesi bir senaryoya TC ve KKTC hazir mi acaba?

banner471

banner474