banner564

Ekonomik krizi lehimize çevirebilir miyiz?

   2 Aralık 2017’de “2018 yılı vatandaş için zor geçecek” başlıklı yazımda sizlere dövizi, akaryakıtı, elektrik maliyetlerini, enflasyonu ve olası ekonomik sıkıntıları öngörmüştüm. (Kaynak;  https://www.diyaloggazetesi.com/2018-yili-vatandas-icin-cok-zor-gececek-makale,5183.html) yaklaşık 8 ay önce kaleme aldığım yazının nispeten doğru çıktığını üzülerek tekrar sizlere hatırlatıyorum. Bildiğiniz üzere geçen hafta itibarı ile yaşanan devalüasyon sonrası Türk lirası yaklaşık %70 oranında yabancı paralar karşısında değer kaybetmiştir. Bu hem Türkiye Cumhuriyeti hem de KKTC açısından son derece vahim sonuçlar doğuracaktır. Peki ne oldu da bir anda TL bu kadar değer kaybetti. İşte nedenlerinden bir kaçı;
•    Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırması ile diğer para birimlerine oranla Dolar endeksinin yükselmesi,
•    Türkiye’nin dış borcunun dolar cinsinden olması ve iç piyasada Dolar arzının artması (Cari açık),
•    Dolar arzının hem iş insanları hemde hanehalkı tarafından tetiklenmesi,
•    Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası artan dolar arzına karşılık olarak en etkili olan “faiz” silahını geç yada yeterli oranda kullanmaması,
•    Geçen iki yıllık süreçde “Mali disipilinden” uzaklaşılması,
•    ABD-TC arasındaki siyasi krizi (Papaz krizi, ek vergi krizi...)
•    TC’deki yabancı yatırımcıların daha güvenli ve daha fazla getirisi olan piyasalara yönelmesi,
Yukarıdaki neden-sonuç ilişkilerini artırmak mümkündür. Hem TC hem de KKTC TL’nin değer kaybetmesi sonucunda tüm Ekonomik veriler devlet, şirket ve hane halkları tarafından son derece olumsuz bir hal almış ve alacaktır.
Fakat, TL’nin değer kaybetmesi KKTC devletini çok daha fazla olumsuz etkileyecektir. Çünkü ithalat bağımlısı bir ülkeyiz. İhracatın ithalatı karşılama oranı sadece %6. Bu farkı hizmet sektöreleri olan Turizm ve Yüksek öğrenim ile karşılamaya çalışıyoruz. Gerek iş insanımız gerekse vatandaşımız oluşan bu olumsuzluk karşısında ne yapacağını bilmez, umutsuz bir durumdadır. Buna kaşılık olarak 4’lü koalisyon hükümetinden herhengi bir açıklama duymadık. Sadece Türkiye Cumhriyeti ile görüşülecek dendi, o kadar. Halkın beklentisi büyük. Çünkü vatandaşın bireysel veya kurumsal kredileri bir kenara, aylık gelir-gider bilançoları eşit değil. Niye mi dövizin artması ile akaryakıt zammı, elektrik zammı derken iğneden ipliğe nerde ise %50 fiayatlar uçmuş. Buna karşılık olarak özel sektör ve kamu çalışanlarına verilen artış sadece net %10. Gelirin gideri karşılamadığı bu günlerde hem insanlarımızın ruh durumu hemde sosyal patlamalar olması mümkündür. 
Peki elimiz kolumuz bağlı beklemelimiyiz. Hayır. Aslında bu krizi lehimize çevirebiliriz. Nasıl mı?
•    TC-KKTC arasında imzalanan “TC-KKTC Ekonomi ve İşbirliği” protokolü çerçevesinde toplam 2.2 milyarlık bir kaynak var. Bu kaynağı daralan ülke ekonomisi için pek tabi kullanarak insanımızın nefes almasını sağlayabiliriz. Fakat 2018 bütçe gerçekleşme rakamlarına bakıldığında alt yapı hibelerinin yaklaşık %20’si kullanılmış, reel sektör destek kredilerinin %36’sı kullanılmış. Yani yaklaşık 500 milyonluk bir kaynak KKTC hükümeti tarafından kullanılmayı bekliyor. Ayrıca bu kaynağa ek olarak hiç kullanılmayan “reform destekleme” ödeneğinde olan 960 milyon da pek tabi reformlar ışığında KKTC devleti için kullanılabilir. Fakat, bence TL’nın bu kadar değer yitirmesi sonucunda sadece bu yıllık KKTC 2018 Bütçesinde yer alan “reform destekleme” ödeneğinden “reel sektörü destekleme” ödeneğine TC yetkilileri ile istişare edilerek pek tabi de reformsuz ödenek aktarılması da mümkündür. Çünkü ortada çok büyük bir “döviz krizi” mevcuttur.  
•    TL’nin değer kaybetmesi sonucunda Turizm sektöründe daha fazla Turist gelmesi muhtemeldir. Bu konuda hükümet Turizm ile ilgili sivil toplum örgütleri ile hızla görüş alış verişinde bulunarak ekonomimize daha da pozitif bir etki yaratabilir. 
•    TL’nin değer kaybetmesi sonucunda yükseköğrenimde gerçek anlamda sabit kur politikası olmazsa olmazdır. Belki üçüncü dünya ülkelerinden adamıza gelen öğrencileri “Döviz krizi” etkilemeyecektir. Ama TC’den gelen öğrencileri derinden etkileyecektir. Gerek yıllık öğrenim harçları gerekse ev kira giderleri, elektrik giderleri bu öğrencilerin adamıza gelmesini sınırlandıracaktır. Bu noktada hükümet ve yüksek öğrenimle ilişkili tüm paydaşlar ortak akıl ile hareket edip olası bu sorunu bertaraf edip ülkemize akan bu can damarını yaşatmalıdır. 
•    TL’nin değer kaybetmesi sonucunda gerek bireysel gerekse kurumsal kredileri olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerini azaltmak için hükümetimiz hızla bankacılık sektörüne ilişkin paydaşlarla görüş-alış verişinde bulunup, vatandaş lehine sonuçlar üretmelidr.
•    Ayrıca, TL’nin değer kaybını fırsat bilen bazı tüccarlara yönelik de hükümetimize “Denetim” mekanizmasını artırarak, vatandaş lehine karar almasını öneriyorum.
•    Geçen yıl 120 milyon olan ek mesai sorunun hızla çözülmesi Kamu Maliyesi açısından son derece önemlidir. (Bu yıl en az 150 milyon)
Yukarıdaki önerileri artırmak mümkündür. Fakat gerçek anlamda enflasyon yıl sonu en az %25-30, reel hissedilen en az %40 olacaktır. Bu bağlamda hem Kamu Maliyesi hem de Vatandaşın kendi özel maliyeleri SOS vereceği aşikardır. Tasarruf hem vatandaş hem de Devlet tarafından kaçınılmazdır. Ama nasıl yaparsa yapsın 4’lü koalisyon hükümeti daralan piyasaya sıcak para pompalamayı başarmalıdır.  

YORUM EKLE

banner471

banner473