banner564

Ganimet rejimi nasıl kuruldu? (1)

1964 yılı resmi verilerine göre, Kıbrıs Adası genelinde Rumlar’ın sahip olduğu toplam toprak parçasının yaklaşık %80, Türkler’in ise %13 civarında olduğu görülür (İngiliz Üsleri bu hesaplamaya dahil değildir).
Türkiye’nin 1974’teki askeri müdahalesi sonrasında Kıbrıs Adası fiilen kuzey ve güney olarak iki parçaya bölünür. Bu bölünmenin ardından yapılan nüfus mübadalesi ile güneyde kalan Türkler kuzey bölgesine, kuzeyde kalan Rumlar ise güney bölgesine, tüm mal ve mülkleri bıraktırılarak göç ettirilir. Bu göçler sonrası Rumlar adanın güneyinde, Türkler de kuzeyinde topluca yaşamaya başlarlar. Güneyden gelen Türkler’e, kuzeyi terk etmek zorunda kalan Rumlar’ın burada bıraktıkları konutlar iskan amaçlı olarak verilir. Ayni şekilde güneye göç eden Rumlar’a da terk edilen Türk evleri barınabilmeleri amacıyla tahsis edilir. Yaşanan göçler nedeniyle taraf değiştiren insanların barınma ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla bu şekilde bir yöntemin kullanılması kaçınılmazdı. Önceleri masumane olarak görülen bu uygulamalar ilerleyen yıllarda özellikle kuzeydeki Türk yönetimlerince yürütülen yanlış politikalar nedeniyle hukuk dışı garabet bir şekle bürünecektir.
Adanın güney bölgesinde fiili hakimiyet kuran Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimi, güneyde kalan göç etmiş Türkler’e ait taşınmaz malları mümkün mertebe uluslararası hukuka uygun olarak kullanmaya devam etmiş ve Türk mülklerinin mülkiyet hakkını korumaya gayret sarf etmiştir. Bu tür gayrımenkuller hakkında, yapılan kamulaştırma işlemleri hariç, bugün halen tapu kayıtlarında mal sahibi olarak 1974 öncesinde olduğu gibi Kıbrıslı Türkler’in adları yer almaktadır. Güneydeki Türk mülkleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki Mülkiyet Hakkı gözetilerek Rumlar’ın tasarrufuna verilmiş ve onlara kiracılıktan öte bir statü kazandırılmamıştır. Yine 1991 yılında çıkarılan bir yasa ile güneydeki tüm Türk mülkleri olası bir barış andlaşmasına kadar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin vasilik birimine devredilmiştir. Rum Yönetimi’nin bu uygulamaları uluslararası mahkemelerin denetiminden de geçerek hukuka uygun bulunmuştur (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM) ve Avrupa Birliği Adalet Divanı(ABAD)).
Ancak ne üzücüdür ki, güneydeki yönetimin Türk Mülkleri’ne verdiği hukuki önemi kuzeydeki yönetimler Rum Mülkleri’ne göstermemiştir. Kuzeydeki yönetimler (KTFD-KKTC) ve özellikle de KKTC İdaresi, 1974 sonrası göç eden Rumlar’a ait gayrımenkullere karşı hukuktan uzak ve yağmacı bir zihniyetle yaklaşmıştır. “Savaşı biz kazandık, kan ile aldık, o halde bu mülkler bizimdir” şeklinde fetihçi bir zihniyetle hareket eden kuzeydeki siyasi otoriteler, Rum taşınır ve taşınmaz mallarını ganimetçi bir anlayışla sahiplenmeye, kullanmaya ve dağıtmaya başlamıştır. Bu yanlış düşünce yapısının icraatlarını görür görmez daha ilk anda ileride neler olabileceğini sezinleyen yargının yüksek makamları, hem devlet otoritesini hem de kuzeye yerleşmiş olan egemen askeri ordu yetkililerini uyarma ihtiyacını hissetmiştir. Dönemin Türk Yüksek Mahkeme Başkanı ile Başsavcı tarafından Eylül 1974’te ihbar niteliğinde bir yazı kaleme alınır ve bu yazı siyasi otoritenin başı olan R.R.Denktaş ile Türkiye Kolordu Komutanı’na iletilir. Bu yazı ile savaş hukukunun evrensel kuralları yanında özel mülkiyet hakkının korunmasına yönelik uyarılar yapılır. Yazının içeriğinde, Adanın kuzeyinde terk edilen ve Rumlar’ın özel mülkiyetinde olan gayrımenkullerin mevcut mülkiyet haklarına tecavüz edilmemesi, tam tersine bu tür mülklerin uluslararası hukuk kaideleri ile savaş hukuku kuralları çerçevesinde korunması gerektiğine vurgu yapılır ve aksine davranış sergilenmesi halinde yapılanların hukuka aykırı olacağı açık bir dille ortaya konur. Türk Yönetimi, geçen zaman içerisinde bu hukuki görüş ve uyarılara hiç riayet etmediğini ve hatta tam bir “fetih ve ganimet” zihniyetiyle hareket ettiğini icraatlarıyla ıspat edecektir.
Kuzeydeki siyasi otorite, ilk iş olarak güneydeki Rumlar’ın kuzeye serbest geçişlerine yasak getirir. Bu yasak ile Rum mülk sahiplerinin kuzeye geçmeleri ve mülklerine ulaşmaları fiilen engellenir. Ardından 1977 yılında çıkartılan bir kanun (İTEM Yasası) ile kuzeydeki Rum mülkleri kira, tahsis ve tasarruf yoluyla dağıtılmaya başlanır. Bu mülk dağıtımı, güneyden göç eden Türkler yanında göç etmemiş kuzeydeki Türkler’e ve 1974 sonrası Türkiye’den adaya iskan edilmiş olan kişilere de yapılır. Bu Rum mülklerinin bir kısmı, siyasi görüş, partizanlık, adamcılık ve siyasi rüşvet zemini üzerinden dağıtılır. Bu adaletsiz ve haksızlığa dayalı taşınmaz mal dağıtımı nedeniyle halen adanın kuzeyinde kendisini toprak mağduru olarak gören binlerce kişi bulunmaktadır.   
Devamı yarın……
YORUM EKLE

banner471

banner473