Kişisel deneyimlerimi paylaşmam gerekirse Tufan Erhürman’ı öğrencilik yıllarında CTP’ye muhalif solcu bir genç olarak hatırladığımı belirtmeliyim. Birkaç kez konuştuk ama esas olarak Mehmet Ali Talat’ın Cumhurbaşkanlığı sırasında aynı ortamda çalış-mak durumunda kaldık.
Toplantılardan birinde, Talat’a hitaben “Rum tarafı siyasi eşitliği dönüşümlü başkanlığı da kapsayacak şekilde kabul etmiyorsa benim bu masada yerim yoktur” ifadesini kul-lanması, dikkatimi çeken ilk önemli tavrı olmuştu. Aradan yıllar geçti, o ifadenin tam olarak ne olduğunu unuttum tabii ama sözlerinin benim üstündeki etkisini unutmadım. Kime tavır aldığını anlamam için biraz düşünmem gerekmişti. 
Son zamanlarda Erhürman ile ilgili görüşlerimi soranlara bunu anlatırım.
Bir siyasi liderin Kıbrıslı Türklerin siyasi hakları konusunda özenli ve ısrarlı olması, ona güvenmemizin mihenk taşıdır aslında… Cumhurbaşkanlığı makamını emanet edece-ğimiz birisinden özellikle beklediğimiz şey de bu olmalıdır.
Erhürman, Cumhurbaşkanlığı’nın favori adayıdır. Herkes O’na 20 Ekim’de Cumhurbaş-kanı olacak gibi bakmaktadır. Kendisi de bunun hakkını vermeye çalışıyor. Rakibi kendi-sine garip yaklaşımlarla saldırırken O, izleyeceği politik tutumları anlatmaya çalışıyor. 
1 Eylül Pazartesi akşamı, Mustafa Alkan’ın yönetiminde dört gazetecinin katılımı ile ya-pılan programı canlı olarak izleyemedim. Sonra oturdum ve daha dikkatle, not alarak izledim. Kıbrıs sorunu ile ilgili bölümleri ders gibiydi; anlaşılır ve bütünlüklü... Bildiğimi zannettiğim pek çok şeyi daha iyi anlamamı sağladığını da söylemeliyim.
Bu program sonrasında, Erhürman’ın 20 yıl kadar önce Talat’ın huzurundaki tartışma-daki tavrını daha iyi anladığımı da belirtmeliyim. Siyasi eşitlik ilkesinin Kıbrıslı Türklerin haklarını koruma konusundaki önemini ve bu ilkenin BM kararlarında yer alış şeklinin bizim için ne denli önemli bir kazanım olduğunu çok daha iyi bir şekilde kavradım.