Ekonomik açıdan ağır bir kriz yaşayan Güney Kıbrıs’ın tek umudu Avrupa Birliği Troykası’nın sağlayacağı kredilerdir...
Troyka; Rum hükümetinin talep ettiği kredileri belirli bir program dahilinde yürürlüğe koyuyor...
Bunun için de birtakım koşullar öne sürüyor...
“Bunları yaparsanız, bir sonraki kredi dilimini serbest bırakırız” diyor...
Şartlardan bir tanesi de özelleştirmedir...
Troyka; Rum Telekomünikasyon İdaresi CYTA’nın da aralarında bulunduğu güneydeki kamu kuruluşlarının kısa sürede özelleştirilmesini istiyor...
CYTA, oldukça başarılı ve etkili bir kurumdur...
2011 yılındaki karı 2.4 milyon Euro olan bu kurumun özelleştirilmesi yönündeki girişimler, özellikle çalışanları endişelendiriyor...
Çalışanların örgütlü olduğu sendika ise belirli aralıklarla uyarı eylemleri yapıyor...
Bu kadar başarılı bir kuruluşun elden çıkarılmasını hiç kimse istemiyor...
Ner var ki; Rum Yönetimi’nin, Troyka’nın ortaya koyduğu koşulları uygulamaktan başka bir çaresi de yoktur...
Özelleştirme ‘kredi temininde’ ana koşuldur...
Bizdeki ile mukayese edilemez
CYTA’nın hizmetlerini ve başarılarını bizdeki Telekomünikasyon Dairesi ile kıyaslamak mümkün değildir...
Bizde çağdışı kalmış bir sistem, plansız ve programsız uygulamar vardır...
Bizde yıllardan beri konutlara sabit telefon bağlantısı yapılamıyor...
Bu nedenle vatandaşlar cep telefonu kullanmak zorunda kalıyor...
Telekomünikasyon Dairesi’nin sadece teknik hizmetleri değil, muhasebe hizmetleri de CYTA ile asla mukayese edilemez...
Buna karşın CYTA özelleştiriliyor, kuzeydeki Telekomünikasyon Dairesi’nin özelleştirilmesi yönündeki uyarılar ve kararlar ise sert ifadelerle eleştiriliyor...
Hatta; Türkiye’ye yönelik saldırılar yapılıyor, AK Parti iktidarının, Kuzey Kıbrıs’a baskı kullandığından söz ediliyor...
Ve bu türden eleştiri yapanlar, güneydeki gelişmeleri, ya da Avrupa Birliği’ndeki uygulamaları hiç dikkate almıyor...
Kredinin koşulları vardır
Halbuki; Türkiye hükümetlerini, AB Troykası gibi düşünmek zorundayız...
Kredi istiyorsan, ekonomik konularda talep edilenleri uygulayacaksın...
Hiç kimse “ben vereyim, siz de zarar eden kurumlara dağıtın” mantığıyla kredi olanağı sağlayamaz...
Türkiye; geçmiş yıllarda ‘hatır uğruna’ tüm olumsuzlukların üzerine sünger çekti...
Yapılan yanlışların birçoğunu ya görmezden geldi, ya da sineye çekti...
Bizdeki siyasetçiler oy uğruna 28 yaşındaki genci 30 yıl üzerinden emekli ederken, bütçe açıklarını kapatabilmek için Türkiye’den sürekli yardım talep edildi...
Ama herşeyin bir sonu vardır...
Özellikle tüm AB üyesi ülkelerin ekonomik krizden geçtiği bir dönemde, kendi ayakları üzerinde duramayan bir KKTC modelini sürdürmek mümkün değildir...
Türkiye’nin, buradaki hükümetlere anlatmaya çalıştığı da budur...