banner564

İnsanlık bunu affetmez

  Müzakere sürecinde Kıbrıslı Türkler açısından en önemli başlıklara bir göz atalım:
  1-Türkiye’nin garantörlüğünün devamı...
  2-Mülkiyet sorununun, taviz bölgeleri dışındaki yerlerde ‘global mal takası’ ve ‘tazminatla’ çözülmesi...
  3- İki bölgeliliğin sulandırılmaması...
  Birincisinden başlayalım...
  Türkiye’nin garantörlüğünün devamını niçin istiyoruz?..
  Çünkü 52 yıldan beri ayrı yaşadığımız Kıbrıslı Rumların, bundan sonraki süreçte bizimle nasıl geçineceğini bilmiyoruz...
  Sayıca onların dörtte biri kadarız...
  Bizim ‘barışçı’ duygularımıza karşılık, Rumların ezici bir çoğunluğunda uzun yıllardan beri Türk düşmanlığı üzerine kurulmuş bir anlayış vardır...
  Türkiye’nin garantörlüğü dışındaki garantilerin, olası bir iç çatışma durumunda bizleri koruyamayacağını bildiğimiz için...
  Bazıları NATO’nun garantör olmasından söz ediyor...
  Ne var ki; NATO’nun garantörlüğü, sadece dış saldırıları kapsıyor...
  İçte yaşanacak sorunlar karşısında herhangi bir müdahale stratejisi yoktur...
  Şimdi herkes sakin bir şekilde düşünmeye başlasın...
  Bunca yıldır Beşparmak Dağları’na bakarak bizleri kahreden ve Türk düşmanlığıyla beslenen 850 bin Rum ve Yunanlı bir anda içimize karışacak...
  En ufak bir tartışmada sopaların ve 5 yıl önce Larnaka Rainbow Festivali’nde olduğu gibi bıçakların konuşması halinde bizim halimiz ne olacak?..
  Bu tür saldırıları hangi korku bastıracak?..


Mal canın yongasıdır
  Gelelim mülkiyet meselesine...
  Diyalog’un son günlerde halkı uyarıcı yayınlarını takdirle karşılayanlar olduğu gibi arada farklı yorumların da yapılmasını doğal karşılıyoruz...
  Ama hiç kimse bu tür yayınları ‘çözüm karşıtı’ veya ‘barış düşmanlığı’ olarak algılamasın...
  Farklı düşüncesi olan varsa buyursun bunları demokratik bir ortamda tartışmaya başlasın...
  Vatanını ve halkını seven insanlar olarak bizlerin görevi, gerekli uyarıları zamanında yapmaktır...
  Barış Harekâtı’nın ikinci aşamasının tamamlanmasından hemen sonra dönemin Başsavcısı Oktay Feridun ve Yüksek Mahkeme Başkanı Necati Münür Ertegün’ün, Rum mülklerine ilişkin ‘Çok Gizli’ raporunu ilk defa 2005 yılında ortaya çıkarıp yayınlayan bizleriz...
  Bu raporda “Rum mülküne tapu vermeyin” uyarısının yer aldığını duyuran da bizleriz...
  Buna karşın KKTC’nin gelmiş, geçmiş yönetimleri Rum mülklerini ‘sahipsiz bırakmamak’ için tapu yöntemini Türkiye’den de aldıkları onay ile yürürlüğe koydular...
  Devletin bu tapulara garanti verdiğini duyurdular...
  Türkiye’nin gelmiş, geçmiş hükümetleri de bu garantilere onay verdi...
  Hatta Eşdeğer mülklerin ‘ipotek olarak kabul edilmesi için’ bankalara talimat verdiler...
  Öyleyse gelinen noktada, para verip Rum mülkü satın alanları kaderleriyle başbaşa bırakacak bir yönteme başvurulmaması için ilgilileri uyarmak her şeyden önce bir insanlık görevidir...
  İşte bu noktada barış şahinleri “Rum’un hakları ne olacak?” sorusunu gündeme getirebilirler...
  Kimsenin Rum’un malını gasp etme niyeti yoktur...
  Ben Limasol’daki mülkümden feragat ediyorsam, Yannagi de Girne’deki mülkünden feragat edecek...
  Londra’daki mülkünü Polonyalıya satan İngiliz vatan haini mi oluyor?..
  Baf’ta, Limasol ve Larnaka’da binlerce mülk yabancılara satılmıyor mu?..
  Öyleyse Türk ve Rum mülklerinin takası neden kabul edilmesin?..
  Bu konuda verilecek en ufak bir taviz, bilinsin ki asla affedilmeyecek...
  Binlerce insanımızı bir anda açıkta bırakacak ve tüm yatırımlarını buharlaştıracak bir uygulamanın yürürlüğe girmesi halinde bu ülkede herkesin huzursuz olacağını her gün, her saat, her dakika konuşmalı ve doğruyu bulmalıyız...
  Bizde Rum mülkü yok diye, başkalarının yanmasını uzaktan keyifle mi izleyeceğiz?..
  Elbette ki hayır!..


Zihniyet belli
  Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı dün yaptığı açıklamada mülkiyetle ilgili müzakerelerin henüz tamamlanmadığını söyledi...
  Çok iyi...
  Bu memnun edici bir açıklama...
  Bundan sonraki müzakere sürecinde, Rum mülkü satın alanları da mülk sahibini de mağdur etmeyecek bir yöntem bulmaları için liderimize yardımcı olmalıyız...
  Bizim yaptığımız budur...
  Kavgasız bir sonuca varmak için global takas tek çaredir...
  Ne var ki; BM Danışmanı Eide, mülkiyet konusunda bazı ‘uzlaşılardan’ söz etti...
  En büyük fiyasko ise insanları bir Komisyonun karşısına sıralayıp, kavgaya tutuşturmak değil mi?..
  Girne sözde Türk Yönetimi’nde kalacak...
  Ama Girne’de mülkü bulunan Rumların ‘iade talebi’ kısıtlanmayacak...
  Gidip mülkünü isteyebilecek...
  Halen içinde oturanın güneyde mülkü varsa ve evi terk etmek istemiyorsa konu komisyona havale edilecek...
  İki taraf da aynı mülkü talep ediyorsa, o zaman komisyon bir karar verecek...
  Bir Türk, bir yabancı, bir de AB temsilcisi...
  Sizce karar ne olur?..
  O AB ki; Yunanistan’a bir trilyon dolara yakın para akıttı...
  Rum tarafına sadece 2012 krizinden bu yana 15 milyar Euro’yu aşkın kredi verdi...
  Bizleri de 2004 referandumunda aldatıp, ambargolarla ezmeye devam etti...
  O AB ki; hala mülkiyet sorununun çözümü için gerekli olan mali katkıyı garanti etmiyor...
  Ve biz onların tayin edeceği komisyon üyesinden medet umacağız?..
  Hikaye!..
  Aldatmacanın dik alası...
  Ve işin en tehlikeli yanına geçelim...
  Müzakere sürecinde olan, biteni en iyi bilenlerden biri BKP lideri İzzet İzcan’dır...
  İzcan’ın hem kuzeyde, hem de güneyde ‘yakın dostları’ vardır...
  İzcan, dün Diyalog TV’de arkadaşımız Aytuğ Türkkan’ın sorularını yanıtlarken, Girne’de oturan ve güneyde mülkü bulunmayanların durumuyla ilgili olarak şu mesajı verdi:
  “Güneyde mülkü yoksa başı ağrıyacak... Mal sahibi Rum, ya mülkünü isteyecek ya da tazminat talep edecek?..”
  Peki tazminatı kim ödeyecek?..
  Halen içinde oturan...
  Demek ki, o şahıs aynı mülk için iki defa para ödemiş olacak...
  İkinci ödeme için parası yoksa ne yapacak?..
  Borçlanacak...
  Borcu nasıl ödeyecek?..
  Burası karanlık...


İki bölgelilik
  Kıbrıslı Türkler açısından önemli başlığa geçelim...
  Mülkiyet konusu eğer Eide’nin açıkladığı şekilde çözülürse, iki bölgelilik çok kısa sürede ortadan kalkacak...
  İşte o zaman Çanlar çalmaya başlar...
  Kıbrıslı Türkler; 41 veya 42 yıl sonra kendilerini bir anda boşlukta bulur...
  Böylesi bir gelişme sonrasında bırakın ‘ortak ticaret’ yapmayı veya AB üyesi olarak ‘zenginleşmeyi’, bir anda AB üyesi ülkeler arasında ‘en yoksul’ insanlar sınıfına gireriz...
  Bugün; sahte propagandanın etkisi altına giren ve Rum iş adamlarıyla sözde çözüm sonrasındaki ticareti konuşanlara da seslenmek gerekiyor...
  Sizlerin ceplerde şişkinlik var diye bir toplumun yok edecek gelişmeleri görmezden gelmenizi büyük bir üzüntü içinde ve ibretle izlediğimizi bilmelisiniz...
  “Bize bir şey olmaz, en ufak bir sıkıntıda İsviçre’ye, İngiltere’ye kaçarız” düşüncesiyle hareket etmediğinize inanmamız için, özellikle garantiler ve mülkiyet konusundaki seslerinizi duymak istiyoruz...
  Hasan’ın güneyde mülkü yoktur...
  Ancak 20 yıllık gelirinin tamamını harcayarak, Rum arazisi üzerine inşa edilmiş bir daire satın almıştır...
  Eide’nin açıkladığı çerçevede bir çözüm olursa, arazinin sahibi Rum ‘iade şartında’ ısrar ederse, Hasan’ın durumu ne olacak?..
  Ona da “Git KKTC diye bir devlet bulursan dava et” diyeceklerdir...
  Peki sizler bundan hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz?..
  Bunca yıl bu halkın omuzlarına basarak yükselen siz değerli iş adamlarımız...
  KKTC devletine ihalesiz mal satarak milyonlarca Euro götüren beyefendiler...
  Zora girildiğinde kaçıp gideceğinizi düşünürken, geride kalan dost ve arkadaşlarınızın acı feryatları arkanızdan gelecek değil mi?..
  Yok, “Biz halkımızın yanındayız” diyorsanız ve KKTC devletinin verdiği garantilerin geçerli olduğunu kabul ediyorsanız, o zaman müzakerecilere yardımcı olunuz...
  Müzakerecilerin masada savunacakları bir belge de sizlerden gelsin...
  Güneyden hiç olmazsa bir milimlik ders çıkartınız...
  Onlar masayı önceden hazırlıyor, Anastasidis’e ‘göstermelik’ tepkilerle güç veriyorlar...
  Onların siyasetçisi, din adamları ve iş adamları sürekli konuşuyor...
  Onlar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamını öngören bir sonuç için ilerliyor...
  Bizim taraf ise hala önündeki idam sehpasını göremiyor...
  Çok yazık... 
YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan berhas
Hasan berhas - 10 yıl Önce

iki önemli durum var birincisi verilecek olan topraklardaki insanlar ne olacak birde verilmeyecek olan topraklardaki insanların durumu ne olacak eğer insanları tatmin edecek bir sonuç çıkmazsa bu anlasmadan kesinlikle hayır çıkar

banner608

banner473