Rum tarafı, gemilerini Türk limanlarına gönderebilmek için çalışıyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu “hayal” olarak niteledi ama ilerleyen zamanla birlikte bunun olabileceğine dair belirtiler de var.
Rum tarafı, Kıbrıs sorunu yüzünden az biraz olsun izolasyon altındaysa, bunu kırmak için uğraşırken Kıbrıslı Türk iş insanlarını KKTC’den çıkamaz hale getirmeye çalışıyor. İzolasyonumuzu derinleştirmek için de bastırıyor!
Kıbrıs sorununun yarattığı en önemli sorun, Kıbrıs Türk halkına uygulanan izolasyonlardır. Dünyanın başka yerlerinde de tanınmamış devletler vardır ama bizim kadar izole olanı yoktur.
Bir dönem bir bütün olarak Çin’i temsil eden Tayvan, bizim gibi de facto bir devlettir ama izolasyon altında değildir. Dünya Ticaret Örgütü’nün yanı sıra bazı bölgesel iş birliği örgütlerine de üyedir. En büyük dış ticaret ortağı ise zaten Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Türkiye ile Tayvan arasında diplomatik ilişki yoktur ama Türkiye’deki Taipei Kültür Ofisi ve Taipei'deki Türk Ticaret Ofisi sayesinde ilişkiler sorunsuz olarak sürdürülmektedir.
Buna ve daha başka örneklere bakarak bizim “izole halimizin” kendimize özgü olduğunu ve Kıbrıs sorununun özelliklerini yansıttığını söylemek mümkündür. Dünya tarafından Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ait kabul edilen bir toprak parçası üzerinde kurulmuş bir devletin yurttaşlarıyız. Önemli sayıda KKTC yurttaşı, aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşlığı taşımaktadır. Avrupa Birliği Kıbrıs’ı bir bütün olarak üye kabul ettiği iddiasındadır ve Kuzey Kıbrıs ile “özel ilişkiler” geliştirmeye çalışmaktadır.
Bu durumda bile KKTC, çok sayıda ülke ile ticaret ve turizm bağlantısına sahiptir. İthalat zaten sürekli gelişmektedir; zorlanarak da olsa ihracat da yapıyoruz. Turistler gelip gidebilmektedir. Resmi belgelerimizin birçoğu geçerli kabul edilmiyor. Zorluklar esasen bundan kaynaklanıyor. Kendine özgü bir izolasyon hali yaşamaktayız.
2004 yılındaki referandum sürecinde oluşan poltik atmosfer, bu durumu değiştirmemize yardımcı olacak nitelikteydi. Referandum sonrasında zamanın BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan raporda, Kıbrıslı Türklerin, referandumda kullandıkları olumlu oy nedeniyle, kendilerine baskı uygulama ve tecrit etme mantığını ortadan kaldırdıklarına dikkat çekilmiş ve “Umarım Güvenlik Konseyi üyesi ülkeler, Kıbrıs Türkleri ile bire bir ilişki kurar ve uluslararası kuruluşların, Türklerin izole edilmesine neden olan gereksiz kısıtlamalarını kaldırmaya ve yeniden birleşme amacına, olumlu katkılarda bulunurlar” denilmişti.
İzolasyonlardan kurtulmaya en fazla yaklaştığımız nokta, işte o noktaydı! Başaramadık! Bu olanakları değerlendiremedik!
Kıbrıs sorununun varlığı Rum tarafını da etkilemiş ve Türkiye ile ilişkilerini koparmıştı ama son yıllarda bu ilişkiler olumlu yönde gelişmektedir. Rum tarafı, Türkiye ile milli takımlar seviyesinde karşılaşabiliyor; ticari ilişkiler gelişmiştir. Şimdi, gemilerini Türk limanlarına sokmayı hesap etmektedirler. Larnaka’dan kalkan uçakların Türkiye hava sahasını kullandıklarına dair işaretler vardır. Rum tarafının bunu başarmak için sürekli bir çaba içinde olduğu ve Türkiye-AB ilişkilerini değerlendirerek yol aldığı görülmektedir. Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirmek isterse kendileri için pay almayı hesap etmektedirler.
Rum tarafının istediği liman açılmayacakmış; Türkiye yetkili makamları böyle diyor. Ona bakarsak bir zamanlar Türkiye ile Kıbrıslı Rumlar arasında spor karşılaşmaları olacağını da hayal edemezdik; bunun nasıl başarıldığını görmezlikten gelemeyiz. Buna bakarak gün gelecek limanların açıldığını göreceğimizden endişe edebiliriz tabii…
Biz asıl kendimize bakalım… Türkiye limanlarını açmak zorunda kalacaksa bizim için ne elde etmesini isteyebileceğimizin hesabını ve mücadelesini yapalım… Çağrı yaparak izolasyonların kaldırılmasını sağlayamayacağımızı bilerek işe koyulalım…
Rum Tarafı, Türkiye ile ilişkilerini adım adım geliştiriyor. AB üyeliğinin onlara bu olanağı sağladığı bir gerçek olmakla birlikte Rum tarafının ısrarlı ve sistematik çabalarını da görmek gerekiyor.