banner564

Kaynar kazan

Geçtiğimiz hafta “30 Nisan’dan sonra ne olacak?” diye sormuştuk ve bu sorunun süreç haritası ile cevaplanabileceğini belirtmiştik. Fakat geçtiğimiz Cuma günü toplanan bakanlar kurulu, içinde bulunduğumuz sürecin aynen 30 Nisana kadar devam edeceğini sadece teyit etti. 
Bakanlar Kurulu’nun bu açıklaması bize süreç ile ilgili herhangi bir planı olmadığını, gelişen pozitif vaka sayısına göre günü birlik kararlar ürettiğini göstermektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak, pandemi sürecini yöneten Bakanlar Kurulu olsa da süreç içerisinde farklı söylemler, etkiler, tepkiler ve hatta eylemler oluşmaya başladı.
Oluşan farklı söylem, etki ve tepkiler özellikle siyasiler arasında önümüzdeki seçim süreci için kendilerine bir avantaj sağlama eylemine dönüşmüştür. Burada özellikle yazacağım herhangi bir olay yok. Zaten sizler basın aracılığı ve sosyal medya yardımı ile gelişen olayları takip etmektesiniz.
Coğrafyamızda farklı siyasi partilerin oluşu demokrasinin bir gereğidir. Farklı söylem, etki ve tepkilerin oluşumu da demokrasinin bir getirisidir. Ancak toplumun tamamını ve bu coğrafyanın geleceğini etkileyecek olan olağanüstü durumlarda siyaset bir yana bırakılmalı ve ortak akıl ile hareket edilmelidir. Maalesef üzülerek gözlemlemekteyim ki olağanüstü durumlarda dahi ortak akılın yakınından dahi geçmediğimizi gözlemlemekteyiz.
Böylesi bir durum üniversitede öğrenim gördüğüm yıllarda duymuş olduğum bir hikâyeyi hatırlattı bana. Belki de duymuşsunuzdur. Hikâye şöyle;
Hakk’ın rahmetine kavuşan adamın birinin sevapları ve günahları hesaplanmış. Adamın günahları ağır bastığından cehenneme gideceği beli olur. Azrail adamı alıp cehenneme götürür. Kapıdan içeri girdiklerinde:
 Azrail adama “İşte, seni bu kaynar kazana atacağım” der. Adam kaynar kazana bakarak şeytana “Kazanın başındaki zebanilerin işi ne?” diye sorar. Şeytan “Her memleketin başında bir zebani var. Kaynar kazandan çıkmak isteyenlerin başına ellerindeki sopa ile vurarak tekrar kazana düşürürler” diye yanıtlar. Adam bu sefer de “Peki niye şuradakilerin başında zebani yok?” diye sorar. Şeytan; “Onların başına zebani gerekmez çünkü onlar Kıbrıslı Türk’tür. İsteseler de kaçamazlar. Bir Kıbrıslı Türk kaynar kazandan çıkmaya çalışınca, alttaki öteki Kıbrıslı Türk onu kazana geri çeker.”
Şakayla karışık aslında durumumuz böyle. Toplumsal birliktelik gerektiren bir zamanda bizler hala daha bunu başaramıyorsak ve herkes kendine göre hareket ediyorsa; ortak bir akılda birleşmek bizim coğrafyada hayalin de ötesindedir. Bu coğrafyanın birimizin için değil hepimizin için olduğunu anladığımızda, belki o zaman ortak akılda buluşabiliriz. 
Herkese güzel bir hafta dileklerimle, iyi pazarlar.

YORUM EKLE

banner608

banner474