banner564

‘Kıbrıslılık’ yalanı ve Türkiye’ye karşı cephe

  Yunanistan’da bankaların iflası sonrasında, Güney Kıbrıs’taki bankalar da aynı sıkıntıyı yaşadı...
  On binlerce mevduat sahibinin paraları buharlaştı...
  Yüzlerce iş yeri kapandı...
  Yüz binden fazla insan işsiz ve parasız kaldı...
  Buna karşın Güney Lefkoşa’daki Yunan Büyükelçisi’nin kapısına dayanıp “çık, git” diyen olmadı...
  Yunanistan aleyhinde bir tane protesto gösterisi yapılmadı...
  Tam tersi; marketlere, alışveriş merkezlerine ve ana caddelere “Hepimiz Yunanız” yazılı afişler asıldı...
  İçimizde hala uyuyan veya kasıtlı bir şekilde kendi toplumuna, kendi milletine ve kendi devletine hakaretler yağdıran, ayrıca ‘Kıbrıslılık’ sloganına sarılan herkesin bu sloganı iyice okumalarında fayda vardır...
  Evet, Kıbrıslısın ama Türksün...
  Kıbrıslısın ama Yunansın...
  Son 41 yılda Kıbrıslı Rumların başına iki büyük felaket geldi...
  İlki; 15 Temmuz 1974’te Yunan Cunta darbesi ve o darbenin neden olduğu 20 Temmuz Barış Harekatı...
  İkincisi; 2012’de, Rum mevduatlarının, Yunan bankalarında batmasıyla yaşandı...
  Buna karşın, Kıbrıslı Rumlar; yaşanan bu iki trajedi karşısında Anavatanlarına saldırmadı...
  Anavatanlarını adadan kovmak istediklerini söylemedi...


Bizde tam tersi
  Bir de kendimize bakalım...
  Bundan 41 veya 52 yıl öncersinde yaşananları aktaracak değilim...
  Bir dönem bankalarımız iflas etti...
  Mevduat sahipleri sokaklara döküldü...
  Türkiye o dönemde bir cent’e muhtaç durumdaydı...
  Buna karşın Anadolu halkının boğazından keserek, Kıbrıs’ta buharlaşan mevduatların tamamını ödedi...
  Kıbrıs’ta ‘bakanlık’ koltuğuna oturanların bugüne kadar ne iş yaptığını hepimiz biliyoruz...
  En büyük beceri, Ankara’dan gelen paraları maaş olarak dağıtmak veya altyapı projelerini gerçekleştirmek değil midir?..
 “Bir yılda 220 kilometrelik yolun asfalt işlemlerini tamamladık” diye demeç vermek kolaydır...
  Ama o yolların kaynağını da Ankara sağladı...
  Kısacası başımızın ağrıdığı her dönemde Türk halkının fedakar yardımlarını yanımızda bulduk...
  Bazıları “Mademki Türkiye askerleriyle burdadır, o zaman parayı da ödeyecek” diyor...
  Yunanlıların güneyde olduğunu ne halse gündeme getiren olmuyor...
  Yunanistan’ın son 55 yıldan bu yana planlı bir şekilde Kıbrıs’a nüfus aktarması yaparak nüfus politikasını kendi çıkarlarına göre değiştirdiğini de kimse irdelemiyor...
  Yazık ve günah değil midir?..
  Bizde bazı kesimlerin göremediği bu gerçekleri Rumlar arasında dahi görebilenler vardır...
  Çok deneyimli, çok kültürlü bir Rum gazeteci dostum, her karşılaştığımızda şu Kıbrıslılık meselesini gündeme getirerek, aynen şunları söylüyor:
  “Sizde başına taş düşenler bir Kıbrıslılık aloganı tutturdu gidiyor. Halbuki böyle bir millet yok... Biz Yunanız, siz de Türksünüz...”
Savunma anlaşmaları
  Son zamanlarda hepimizi derinden yaralayan bir başka olay ise Türkiye’nin garantörlüğünün tartışılmasıdır...
  Bunu tartışanların kimlere güvendiğini bilemiyoruz...
  Ancak, ortada bir gerçeğin olduğunu hepimiz düşünmeliyiz...
  O gerçek şudur:
  Kıbrıs’ın 3 garantör ülkesinden biri olan Yunanistan AB üyesidir...
  İngiltere de öyle...
  Ayrıca İngiltere’nin güneyde askeri üsleri vardır...
  Dolayısıyla Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüklerinin ortadan kalkması, onlar açısından bir kayıp değildir...
  Rumlar açısından da kayıp değildir...
  Çünkü Yunanistan, AB üyesi bir ülke olarak AB garantisi altındaki Rumların yanında olmaya devam edecek...
  Peki, bu durumda Türkiye’nin garantörlükten çıkarıldığını düşünelim...
  Kıbrıslı Türklerin güvenliğini AB mi sağlayacak?..
  Yunanistan’ın ve Rumların ağırlıkta olacağı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üye olduğu AB, olası bir çatışma veya katliam durumunda Kıbrıslı Türklerin yanında yer alabilir mi?..
  Bazı insanların bu gerçekleri görememesi veya görmezden gelerek, bizleri bir anda çıplak vaziyette yol ortasında bırakmak istemeleri hem üzücü, hem de ürkütücüdür...
  Bir defa Türkiye’nin garantörlükten çekilmesi mümkün değildir...
  Türkiye bunu kabul etse bile, Kıbrıslı Türkler buna izin verilmemelidir...
  Rum tarafı; geçmişte yaşanan olayların bir daha yaşanmayacağı konusunda bizlere kapı kadar belge verse bile, onlara vereceğimiz yanıt şu olmalıdır:
  Okullarda Türk düşmanlığı yayan dersleri kaldırın...
  Bizlere 20 yıllık bir süre verin...
  Düşmanlık tohumları yayılmasını önlerseniz ve 20 yıllık süre içinde bizlere saldırmazsanız; o zaman garantörlük konusunu yeniden değerlendiririz...
  Ancak, bugünkü şartlar altında Türkiye’nin garantörlüğünün devamı hem Kıbrıslı Türkler için gereklidir, hem de Doğu Akdeniz’de özellikle petrol konusunda yaşanabilecek olası krizlerin önlenmesi için gereklidir...


Türkiye’ye saldırmamızı mı istiyorlar?
  Şimdi bir başka önemli konuya geçelim...
  Anastasiadis “Hade re Mustafa bitirelim şu işi biz kardeşiz” diyerek, Kıbrıs sorununu kendi politikaları çerçevesinde sonuçlandırmak istiyor...
  Ulusal Konsey’de alınan kararlar çerçevesinde sadece sağ çizgideki DIKO ve EDEK’i değil, aşırı sol AKEL’i de devreye sokarak “Türkiye’nin garantörlüğünü öngören bir anlaşmaya evet demeyiz” mesajı veriyor...
  “Biz artık Avrupalıyız re Mustafa... Başka garantilere ihtiyacımız yok... Başımıza ne geldiyse zaten analardan geldi” sözleriyle sırtımızı güzelce okşamayı çok iyi beceriyor Anastasiadis...
  Sonra müzakere odasından çıkarak, aynı gün içinde İsrail Başbakanı Netanyahu ile ‘Güvenlik ve Savunma’ alanında 5 ayrı anlaşma imzalıyor...
  Rum basını atılan bu adımı “Düşmanımız Ortak” başlığıyla yansıtıyor...
  Ortak düşman Türkiye mi?..
  Ve sen Türkiye’yi buradan uzaklaştıran bir çözüm isterken, diğer yandan Türkiye’ye yönelik olası bir saldırı için başka ülkelerle askeri anlaşma yapıyorsun...
  Varılacak çözümde ‘tüm uluslararası anlaşmaların’ geçerli olacağını peşinen kabul ettiren Rum liderinin bu yaptığına KKTC liderinin nasıl bir yanıt vermesi gerekiyor?..
  “Ama bizimle dalga mı geçiyorsun re Nikos!” demesi gerekmez mi?..
  Biz Türkiye’nin bir parçasıyız...
  1963 yılından beri bizleri yaşatan ve ayakta tutan Türkiye’dir...
  Bizler Türk ulusunun bir parçasıyız...
  Ve sen, olası bir çözüm sonrasında başka ülkelerin askerleriyle birlikte bizim elimize de silah vererek “Türkiye’yi vurun” demenin hazırlığını yapıyorsun...
  Buna söylenecek bir söz bulmakta gerçekten zorlanıyoruz...
  Bizleri bu kadar ahmak ve çaresiz mi zannediyorlar?..
  Onlara bu cesareti kimler veriyor?..
  Başımızı kumdan kaldırma ve onlara bir şeyler söyleme zamanı gelmedi mi?..
  Uyanın arkadaşlar...
YORUM EKLE
YORUMLAR
nuray acar
nuray acar - 10 yıl Önce

bu yazınızı tüm kıbrıslıların okumasını çok isterdim. duygularıma tercüman olmuşsunuz. kıbrısta yaşıyan bir türkiyeli olarak sizi kutluyorum.

banner471

banner474