banner564

Kitap arası yapacak bir kalbim yok!

Gerçeklik, kalbin imbiğinden geçen gerçekliktir yüzlerin bizlere sunduğu, çeşmelerdeki sular gibi akması mı lazım. O illere az uğrayan kalbin kaderidir yine mahkûm olmak nice kalitesiz kelimeye ortak olur gibi olmak. Yine yaşam yaşanmışlığını kendini eskiterek bize sunuyor, dolduruyor boş şeylerle kalbimizi. Gereksiz insanlarla etrafımızı doldurmuşlar mesela her adımda yanı başımızda bir ukala. Laf söylenmek için söyleniyor kabaca. Terbiyesizlik diz boyu insanlarda. Gerçeklik kalmamış kaldırmamışlar. Yükünü devreden gitmiş, bırakan gitmiş, umursamamış kelimelerini dökmüş etrafa. Her şey, herkes bir şeyler istiyor kedini tamamlamak için. Yazılanlar yetersiz, söylenenler yetersiz. Bir daha yazılıyor, bir daha yazılıyor isterik kelimeler. Doymuyor sayfalar, doymuyor insanlar. Akıllı olmak için okunduğu zaman ilk önce kendi aklını okuyan o okumaya çalışan o kimsesizlere söylüyorum. Yetim kalmışlar güya okuyamadıklarından. İnsan değersiz bir varlık olarak çok gelmiştir artık dünyaya, dünya bile istemiyor kendisini. Dışlıyor, dışlatıyor. Artık kimsesizleriz. Saygısız, terbiyesizleriz. Biz kendimiz değiliz artık bizler bir başkasıyız. Birbirimizi beğenmeyen, saygı duymayan sevemeyen artık bir başka kişi, bir başka oluşumuz. Kendimizi sevmemeye alıştırarak kendimize yeterince yapıyoruz. Her şeye inanıyoruz, her şeye inanmıyoruz. Biz inan ki kendimizi bilmiyoruz. Gerçeklik demiştim, gerekçesizler, elbiselerin içinde askı gibi duranlar. Sadece birine laf yetiştirmek için yaşayanlar. Duygusuz, hormonlu yaşayanlar. Organik kelimeleri seçerek birine saldırıya geçmeye çalışanlar. O dokunulmaz yüzlerinizi alın bir güzel yıkayın artık. İllallah, mürekkebim birazdan görüntüleme çekecek. Ben hangi filmin yönetmeniysem, prodüktörü siz olun o işte para var. Sokağa da çıkmayın köpekler var ısırırlar. Birbirinizi sevdiğinize dair afişte asmayın. Adamını duvara asarlar resimlik diye. Bak orda uzayda bile balina avlıyorlar. Bu ev küçük bana, küçücüğümde geldi, dans ediyoruz, havalar daha dar, sokaklar dar, dağlarasın geliyor.  Sarsasım ısırasım tıksırasım. Bırak bu kayıkları yazasım. Bağlarda kaç üzüm kaldı onu bağırasım. Kaç sıkımlık kaldık diye davranasım. Bu bağlarda az mı bağladım cümleleri, bağırsakları çıktı beynimin. Artık terfi ettim kendime bile bakmıyorum, aileme bakıyorum. Ben bugün varım yoğum, umarım hırdavatçı da bir parçam bulunur. Kalbim bulunur.

***

Bu biraz da kendime

İki ayrı tablo penceresinde
Birbirimize dönük eski aile fotoğrafları
Eşiğinde öpüşürken konuverdi iki kanadıyla 
Dudaklarımıza usulcacık ufacık kargacık burgacık

Duvarlarda eski kâğıttan az üzeri eskimiş
Yere dökülmeye az biraz meyilli az biraz film gibi 
Sayfalarında büyük puntolar seni seviyorum diye
Bir sofra ay ışığı yok! sonra doğru gördüm

Batıyormuş ışığı daha değil ne ay ne de ışığı
O dur o mehtapla batan çatal ve kaşığın ışıltısı
Sanki beni nehre bırakın der gibi insanın kalbi
Bardakların kırmızısı, bakışlarımız oldular gecenin hırsızı

Ellerinde kurumuş yapraklar bir çocuk gibi
Battaniyenin altına saklanan yumuşacık pembe yanaklar
Ben kime diyorum sevgilim diye diye seni sevdiğimi
Yine kendime yine kendime sana alıştığım kendime
YORUM EKLE

banner471

banner474