banner564

Kuzey ve güneyi aldı bir telaş

ABD Başkanlığında, Beyaz Saray’da gerçekleşen toplantılar, Trump- Putin görüşmesinden sonra dünya gündeminin baş sırasında yer aldı. Hele Avrupalı liderleri, Beyaz Saray koridorlarında yan yana, görüş-me sırasını beklerken gösteren yapay zeka marifetli ve tüm Avrupa liderlerini aşağılayan fotoğraf, gö-rüşmelerin içeriğinden daha fazla konuşuldu. Bunun sonucu ne mi? 
Dünyanın 21. yy içinde yeni şekilleniş deviniminin sancılarını yaşıyoruz. Özellikle Sayın Trump’ın, Sayın Putin ile görüşmesinden sonra ve Beyaz Saray’da Sayın Zelenski ile Avrupalı liderlerle görüşmesinin akabinde, Sayın Trump nezdinde, ABD basınına sızan haberler, bu iddiaya açıklık getirir niteliktedir. Ukrayna’nın Avrupa ile Rusya arasında tampon bölge olması noktası ve Ukrayna’ya güvenlik garantisi verilmesi yaklaşımı işin özünü işaret ediyor. 
Gerçekte bu iki nokta, yalnız Ukrayna için değil ama Rusya ve Avrupa içinde güvenlik konusu ile ilgili yeni bir detanttır. Çünkü Ukrayna’nın bir tampon bölge olması, bu savaşın nedeni olan Ukrayna’nın NATO üyesi olamayacağına bir vurgudur. Bu Rusya için bir güvenlik kazanımıdır. Aynı zamanda Rus-ya’dan endişe duyan Ukrayna ve Avrupa içinde bir başka güvenlik tedbiri kazanımıdır. Yani Orta Avru-pa’da bir detant için adım atılacak demektir. 
Bunu geliştirecek bir başka unsur ise, Sayın Putin ile Sayın Trump arasında Alaska’daki görüşmede, ABD ile Rusya arasında 85 km’lik Bering Boğazı ile ilgili işbirliklerine dönük mesajlardır. Bu işbirliği, iklim değişiminin de etkisi ile Arktik Okyanusu üzerinden, Avrupa ile ABD, Rusya, Çin ve Latin Amerika ve tüm Uzak Doğu arasında ilerleyecek deniz yolları ticareti için yeni zemin demektir. Yani bu, Afrika’nın Ümit Burnu’nu dolaşmak ve Süveyş Kanalı’nın açılmasının; dünyanın siyasi, ekonomi, askeri değişimi-ne 16.yy ve 19. yy arasında getirdiği ivmenin benzeri gibi 21. yy da kapsamlı yeni şekillenişlere etkisi olacaktır. 
Peki bu gelişmeler olurken adamızda ne yapıyoruz? Bu gelişmeleri kuzeyin ve güneyin statükocu güçle-ri, “bize de çözüm yönünde etki yapacak” diye endişe ile izliyor. Çözüm isteyenleri de bu gelişmelerin adamıza da bir çözüm getirmesi dileği ile dua ediyor. Yani kendimize dair yaşananlardan ders çıkartıp, bu çözümsüzlük sarmalından nasıl kurtulacağız odaklı bir arayış ve devinimden uzak durmaya çalışıyo-ruz. Ancak bu gelişmelerin bizi etkileyeceği aşikardır. 
Bizi olumlu veya olumsuz mu etkileyecek? 
Bunun cevabı, önce ada sakini iki toplum olarak bir birimizle paylaşmaya ne denli hazırız?  Sonra da 60 senelik yaşadığımız çatışma ortamlarından ve kaybettiğimiz çözüm denemelerinden ne dersler çı-karttık? Bunlara vereceğimiz cevaplar,  etkinin niteliğini belirleyecek.

YORUM EKLE

banner471

banner474