banner564

Önümüze geç başkan; direnelim! Dünya gerçekten adaletsizdir!

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, ABD’nin İran’ın nükleer tesislerini bombalamasına karşılık olarak “sert bir açıklama” yaptı: “Benim olabilir ama senin olamaz diyen kibirli bakış açısı ve ‘benim hakkım, senin değil’ anlayışı dünyayı üçüncü dünya savaşının eşiğine getirmiştir” dedi!
Aslında, Amerika’nın orantısız gücü, ne olduğunu veya nasıl olacağını henüz bilemediğimiz “üçüncü dünya savaşını önledi” demeliydi. ABD savaş uçaklarının 1,5 gün havada kalarak gerçekleştirdikleri operasyon, dünyada hala daha “baskın bir gücün var olduğunu” ve her isteyenin istediğini yapamayacağını açıkça gösterdi; daha büyük bir savaşı da engellemiş oldu!
Tatar, “Güçlünün haklı olduğu, hiçbir Batılı ya da Müslüman ülkenin kınamanın ötesine geçmediği bir dünyada yaşadığımızı unutmamamız gerekiyor” da dedi. İyi dedi! Bunu kendisine bizim hatırlatmamız gerekirdi ama bizzat kendisi söylemiş!
Gelelim bizim sormamız gereken asıl soruya: Bu durumda KKTC Cumhurbaşkanı’na düşen görev nedir? Tatar, ne yapmalıdır?
Tatar, “Dünyanın adaletine bel bağlayıp kendimizi teslim edersek, hakkımızı değil, huzur ve mutluluk adı altında bize sürekli sunulan zehirli elmayı kabul etmiş oluruz” diyor ve ekliyor: “Oysa biz, Kıbrıs Türk Halkı olarak, başkalarının yazdığı senaryolara mahkum değiliz. Kendi irademiz, birliğimiz ve kararlılığımızla yolumuza devam edeceğiz.”
Anladığım kadarıyla Tatar bizi dünyanın egemen güçlerine karşı isyana çağırıyor. Böylece Che Guevara’nın çağdaş bir modeli olarak seçime girmeyi planladığını anlıyorum ama biraz daha inandırıcı olabilmesi için KKTC’nin nükleer bir güç haline getirilmesi planını da bizimle paylaşması gerekir sanırım:
•    Nükleer araştırmalarımızı kimler yapacak? Bunlar yeterli olacaklar mı? Bunların bir suikaste kurban gitmelerini nasıl önleyeceğiz?
•    Nükleer araştırmalarımızı Beşparmaklar’da oyulan taş ocaklarının derinliklerinde yapmayı öneriyorum. Bu tesisleri delici bombalara karşı koruyabilecek miyiz?
•    Hangi hava savunma füzeleri tarafından korunacağımızı da bilmek gerekiyor tabii…
Bütün bunlardan yoksunsak, ABD’ye karşı ancak ve ancak “mistik bir direniş” örneği sergileyebiliriz. Guevara’ya karşı Gandi’yi öneriyorum. 
Mahatma Gandi örneğini çağdaşlaştırmaya Tatar ne der acaba? Ambargolara, yoksulluğa karşı direnebilmek için günlük tayinlerle yetinen bir halk yaratmamız gerekiyor. Sayın Tatar, buna öncülük etmeyi ciddi ciddi düşünmelidir. Günlük izaz-ikramından, kullandığı arabalardan, yaşamaya başladığımız sıcak günlerde harıl harıl çalışan soğutma sisteminden kısaca “egemenliğimizin sembolü olan yerleşkeden” vazgeçmek için neyi bekliyor?
Ben varım! Gandi yöntemi bana çok uygun geliyor doğrusu…
Tatar da varsa, hemen başlayalım! 

YORUM EKLE

banner608

banner474