banner564

Para; sana değil, bana gelir! 

Türkiye’den KKTC'ye mali destek konusu, son günlerin önemli tartışma konularından biridir. 
Bu mali destek konusunu bazıları iç siyasi niyetlerinin aracı haline döndürdü. 
Bazı aklı evveller bu konuyu, mevcut hükümetin “istenmemesine” bağlıyor. Böylece kendi siyasi partilerinin iş başına gelmesi ile Türkiye’den mali kaynak alınabileceği üzerinden siyaseti yapıyorlar. 
Buna sarılanlar, gerçekte Türkiye ile Kıbrıs Türk halkı ilişkilerini daha da çıkmaza sokmaktan başka bir şeye hizmet etmiyorlar. Çünkü bu iddia, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan halkı, onun iradesini hiçleştirir. Ayrıca bu iddia, Türkiye’yi de Kuzey Kıbrıs’ı, despot bir sömürgeci gibi gören bir ülke konumuna sokar. 
Bu akıl dışı yaklaşımlar üzerinde enerji harcamak yerine, bir kısım gerçekleri ele alıp, geleceğe dair projeler üretimine katkı sağlamak gerekir.
Bakın 2016 yılında Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a gelen mali katkı 750 milyon TL’dir.
Aynı yıl içinde gerçekleşen enflasyon DPÖ verilerine göre %10 dur.
 2017 yılında Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a gelen mali katkı 960 milyon TL’dir.
Aynı yıl içinde KKTC’de gerçekleşen enflasyon DPÖ verilerine göre %14,68'dir.
 2018 yılı içinde ise Kuzey Kıbrıs’a Türkiye'den gelen destek, 485 milyon TL’dir.
Aynı dönemde, 2018’de DPÖ verilerine göre enflasyon ise % 29,96’dır.
Kısacası 2018 yılında, 2016'ya göre enflasyonda üç katı; 2017 göre ise iki katı aşkın bir artış yaşanırken, Türkiye’den gelen mali destek, 2018’de; 2016 ve 2017 göre %50 azaldı.
Buna karşın, gerek hükümet, gerekse işletmeler ve halk, zora girmesine karşın yere serilmedi. Evet, pek çok alanda ve insan yaşamında göz ardı edilemez sıkışmalar yaşandı. 
Bu gerçek bize bazı şeyleri düşündürmelidir. Bu zaman, aynı zamanda Türkiye’nin de içte ve dışta çok sorunla yüz yüze geldiği bir dönemdir. Yani Türkiye’nin de sorunları nedeni ile eskisi gibi Kuzey Kıbrıs’a rahatlıkla mali destek aktaramayacağı sıkıntıları olabileceğini düşünmek gerekir.
Bunu geçmişte de yaşadık. Bu nedenle yukarıda 2017 ve 2018 için verdiğim mali destek ve enflasyon oranlarına bakarak artık, bir başka konuyu ele almak gerektiğini düşünmemiz gerekiyor.
Artık iş ve emek dünyası; esnaf, çiftçi, üretici örgütleri. Siyasi partiler, akademisyenler, kısacası bu ülkenin emek ve sermaye güçleri, aydınları, bir başka düzlemi hedef olarak önlerine koymalıdır.
Enflasyonun iki katına çıkmasına karşın, Türkiye’den gelen mali desteğin yarı yarıya azaldığı koşullarda neden yere serilmedik? Bunu sağlayan elimizdeki olanaklar nedir? Yani bu pozitif yanları daha etkili bir hale getirebileceğimiz arayışını öne almak gerekir.
Böylece kendi ayakları üzerinde durmayı güçlendiren bir yapıyı nasıl gerçekleştirebiliriz? Türkiye’den gelecek olan mali desteği, ekonomiyi daha da büyütmek için nasıl değerlendirebiliriz?
Bakın, Güney Kıbrıs bir zamanlar Yunanistan'ın mali desteğine ihtiyaç duyuyordu. Ancak kendi ayakları üzerinde durmaya ve ekonomilerini; demokratik hukuk devleti ilkeleri ile sosyal adaletle birlikte geliştirmeyi başardıkça, dünyada çok daha saygın bir yere geldiler.
Biz iç siyasetimizde dahi, hala dünyanın gözleri önünde,” Türkiye, şu partinin değil, ama öteki partinin olduğu hükümete mali destek sağlar” argümanı ile siyaset yapmak ilkelliği içinde boğuluyoruz.
Kısacası bu konu, yalnız ekonomik geleceğimizi değil, demokratik ve siyasi geleceğimizi de doğrudan etkiler. Aynı zamanda Türkiye’nin de bölge ile ilgili konumunu da olumlu veya olumsuz etkiler.
Kendi ayakları üzerinde duran Güney Kıbrıs; ekonomisinde çok zorlukları olan Yunanistan'ın Doğu Akdeniz’de, kendi merkezli siyasi ittifakları ile aktif bölge ülkesi olmasına katkı sağladı. 
Bu nedenle artık farklıklara saygılı olarak, ortak payda ve ortak hedeflere ulaşmak için çok boyutlu düşünsel arayışlar içine girmek kaçınılmazdır. 

YORUM EKLE

banner471

banner474