Türkiye’de ekonomik, demokratik, siyasi pek çok sorun yaşanırken, uzun zamandır devam eden Kürt sorunun çözümü için, çok yeni bir süreç kendini gösterdi. Önce MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile başlayan ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın desteği ile gelişen ve resmi ismi “Terörsüz Türkiye” olan süreç, bu ciddi aşamanın bir başlangıcı oldu. Bunun ilk etapta, sembolik olarak yansıması, bir kısım PKK militanının düzenli bir törenle ve disiplin içinde ellerindeki silahları yakması oldu. Bu gerçekten ilginçti. Yani teslim etmediler, ama silahları yaktılar. Yani sembolik olarak, bu sürecin sağlıklı gelişmesi için galip ve mağlup görünümünden uzak bir mantıkla bu gerçekleşti. Silahları yakmak, sembolik doğru bir başlangıçtı. Ama bu törenin düzenlendiği yer de çok semboliktir. Çünkü orası, Kürt hareketinin liderlerinden, Dede Barzani’nin, İngiliz emperyalizminin zamanında ona yaptığı Osmanlı ve Türklerle savaşması teklifini, “ben Müslümanlar ve Türklerle savaşmam” deyip; reddetmesi üzerine, İngiliz uçaklarınca bombalanmalarından kurtulmak için sığındıkları mağaranın yeri idi. Yani, sembolik olarak; Türk -Kürt dostluk ve birliğinin sembol alanlarından biridir orası. Böyle ortamlarda semboller üzerinden, dostluk ve kardeşlik yoluna taş döşemek önemlidir. Ama esas olan bu değerleri, silah yerine görüşlerle, fikirlerle yolu döşemektir. Bundan ötürü silahlar, bombalarla siyaset yapmak yerine, demokratik özgür siyaset alanında, tüm siyasi güçlerin demokratik hukuk devleti değerleri ile siyasi mücadele yapması en güzeli olandır. Bu nedenle bu sembolleri öne koyarak yapılan silah bırakma tutumu önemlidir. Ama bunlar yetmez.
Eğer bu adımlar, ideolojik ve politik güncel çıkarlara dönük kullanılırsa, bu güzellikler sağlıklı ilerlemez. Ayrıca bu adımlar, demokratik hukuk devleti değerlerine yaslanmazsa. Ayrıca bu süreç, değerler temelinde, Meclis’te temsil edilen tüm siyasi güçlerin ortaklaşa hareketine dayanmazsa, sağlıklı olarak gelişemez. Bu bakımdan, bu adımla birlikte onca titizliğe karşın, gündeme gelen, “ümmet, ulus” tartışmalarına yol açan yaklaşımlarla, bu işin sağlıklı gelişmesi zorlanır. Ancak ne isterse olsun, böylesi ciddi bir süreçte, muhalefeti baskılamak ve bu baskı altında da muhalefetin, iktidarın her olumlu adımını yok saymasıyla, böylesi ciddi bir sorunun aşılması mümkün olmaz. Bu bakımdan bunun gelişmesi, farklılıkların diyaloguna ve birbirine saygısına bağlıdır. Bu nedenle iç siyasi çekişmeden uzak, bu süreci ilerletmek en önemli yurtseverliktir. Türkiye’nin tüm siyasi güçleri ile sivil toplumunun bunu başarmasını dilerim.