banner564

Senden özür dilerim

‘Bana değerli olduğunu kanıtlamalısın. Önemli biri olmalısın yoksa benim için yeterince değerli olamazsın. Sadece var olman yetmiyor bana. Yetersizsin. Daha çok çalışmalısın. Daha çok şey başarmalısın. Sakın durma. Boşa vakit harcama. Durduğun an değersizleşirsin. Bana kim olduğunu kanıtla, göster. Daha iyisini yapmalısın. Olduğun kişi olma, daha iyisi ol. Yorgunum deme. Herkes seni sevmeli yoksa başarısız bir insan olursun. Eğer terk edilirsen bu senin suçundur. Eğer başına kötü bir şey gelirse bu yine senin suçundur. Mutlaka hatalı bir şey yapmışsındır. Belki de içinde kötü bir insansındır ki cezalandırılmışsındır. Belki de sevilmek için yetersizsin o yüzden terkedilmişindir. Sevgiye laik olamadın. Çünkü yeterince kendini geliştirmedin. Olduğun kişi olmamalısın. Çünkü olduğun kişi problemli. Aslında sen de sevgiyi hak etmediğini biliyorsun ve bunu sadece gizlemeye çalışıyorsun.’ Bu cümlelerden herhangi biri tanıdık geldi mi acaba? Mutlaka en az bir tanesinin içinizde bir çağrı yapmış olabileceğini düşünüyorum. 
   Nedendir bilinmez, insanın en büyük düşmanı yine kendisidir. Ne yaparsa yapsın yetemez, affedemez kendisini. Hep olduğu kişiye karşı bir kızgınlık hisseder. Yetersiz hisseder. Nerede başladı bu yetersizlik hissi? Ne oldu da bizler olduğumuz kişiler olarak yetersiz olduğumuza inanmaya başladık? Acaba insanlık tarihi boyunca yapılan hataların bilgilerini mi taşıyoruz bedenlerimizde? Bu bilgiyi taşıdığımız için mi kendimize böyle katı davranıyoruz? 
  Hangi noktada insan olduğu kişiyle savaşmayı öğrendi? Ne istiyoruz kendimizden? Neden hep kendimizi kanıtlama peşinde koşuyoruz? Hep bir aidiyet duygusu için mi tüm bu yaptıklarımız? Mutlaka bir gruba dahil olma arzusu mu bu kendimizi kanıtlama çabalarımız? Şu an dünyadaki tüm insanlar ortadan kaybolsa ve sadece sen kalsan, kendinle uğraşmaktan vazgeçmez miydin? Bu sorulara kısacık vakit ayırdığımızda aslında işin özünde herkesle ve her şeyle ne kadar da bağlantılı olduğumuzu hissetmek için yeterli olur. Bizler birbirimizin varlığında anlam buluruz. Ancak yanıldığımız tek şey kabul görmek uğruna sarf ettiğimiz aşırı çaba. Oysa ki bizim sadece kendimiz olmamız gerekiyor. Olduğumuz kişi ile barış yapmamız gerekiyor. Zaten böylelikle kendimizi kabul ediş, başkaları tarafından da kabul ediliş olarak gerçeklikte vuku bulur. 
    Sen ve ben olduğumuz kişiler olarak yeterliyiz. Ne olursa olsun, ne hata yapılırsa yapılsın her birimiz olduğumuz gibi sevilmeye laik varlıklarız. Bu gerçekliği biz ne kadar saptırmaya çalışırsak çalışalım bu değiştirilemez gerçekliktir. Ya bu gerçekliğe uyanmak için her şeyi yaparız ya da hayatın en büyük illüzyonlarından bir tanesinin içinde; olduğumuz kişinin değişmesi gerektiği illüzyonunda yaşamımızı sürüp gideriz. 

YORUM EKLE

banner471

banner474