Kıbrıs’ta çözüm olmasını isteyenlerin ‘ana gerekçesi’ daha iyi bir yaşam özlemidir…
Daha iyi yaşam nasıl olacak?..
Elektrikler sık sık kesilmeyecek!..
Akşam oldu mu sokaklar, 55 yıl öncesindeki gibi karanlıkta kalmayacak...
Yollar yenilenecek, kaldırımlar yapılacak...
Sokak ortasına çöp dökmek yasaklanacak...
Kanalizasyon sorunu ortadan kalkacak...
Kırmızı ışıkta durmayanlar cezalandırılacak...
Araba kullanırken cep telefonunda konuşan yanacak...
Sebze ve meyveler denetlenecek...
Cebinde para olmayan hastalar, devlet hastanesinde şifa bulacak…
Bunlar bir Avrupa ülkesinde olması gerekenlerdir...
Güney Kıbrıs’ta olanlardır...
Halkımız zaman zaman güneye geçtiğinde bunları görerek, kuzeydeki durum ile kıyaslama yapınca üzülmektedir...
Peki çözüm olursa, Kıbrıs’ın kuzeyi, yani yaşayacağımız bölge, Rumların yaşadığı bölgeler gibi olabilecek mi?..
İki bölgeli, iki toplumlu bir çözümde, Kıbrıslı Türkler kendi bölgelerinde, kendi devletçikleri ve belediyeleri tarafından yönetileceği için eğer şimdiki siyaset anlayışı değişmezse, yaşam şeklimiz de değişmeyecek...
Gerçekleri saklamayalım...
Türkiye’nin akıtmış olduğu milyarlarca dolara karşın, biz kendi bölgemizi adam edemedik...
Bazı insanları hayallerinde göremeyecekleri kadar zengin ederken, devletimizi fakirleştirdik...
Köydeki insanları tarladan sökerek, belediye veya devlet memuru yaptık, böylece üretimi gerilettik...
‘Sarı altın’ denilen narenciyede ihracatı yarı yarıya azalttık…
Kurallar ve devlet otoritesi
Güneye geçildiği zaman kemerini takan adam kuzeyde aynısını yapmıyorsa...
Güneyde kırmızı ışık yandığında durmasını bilen adam, kuzeyde tersini yapıyorsa...
Burada durmak ve kendi kendimizi sorgulamak zorundayız...
Kuzeyde ciddi bir otorite boşluğu olmasaydı bunu yapabilir miydi?..
Yapamazdı...
Bir başka örnek verelim...
Küçük bir köyde 60 kişi yerine 120 kişi istihdam eden ve aylarca maaş ödeyemeyen bir belediye, çözüm olduğu zaman parayı nereden bulacak?..
Troyka’dan mı para isteyecek?..
Bilelim ki para isteyen hava alacak...
Avrupa’da kimse kimseye bedavadan para vermez...
Çalışıp, üretecek ve kazanacaksınız...
Bırak tarlayı, git belediye veya devlet kapısına derseniz olmayacak...
Cenevre konferansı öncesinde bugünkü yaşamı ve olası bir çözüm sonrasında karşılaşacağımız sorunları doğru tahlil etmeli ve gerekli önlemleri şimdiden almalıyız…
Kıbrıslı Türkler yıllarca Dünyadan kopmuş bir ülkede yaşamışlardır, Türkiye hariç Dunyanin hiçbir ülkesi başı boş bir hayat yaşayan Kktc nin sorunları ile ilgilenmiyor , Kktc de oluşan yolsuzluk ve haksızlıklardan dolayı hiçbir ülkenin hukuk kolu Kktc ye uzanamiyor Dünya Mahkemeleri Uluslararasi hukuk dışında olan Kktc ye hiçbir ceza veremiyor , İnsan hakları karnesi sıfır olan Kktc ye bu konuda hiçbir ülke ne yardım veya yaptırım yapabiliyor kısacası Kktc de yaşayan Kıbrıslı Türklerin ve Yöneticilerinin bu gün geldiği nokta hiç de sürpriz değildir, Eskilerin bir Atasözü vardır
“” Dizini Dövmeyen Başını Döver “” diye