banner564

Toplumsal cinsiyet ve coğrafya

Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ), Coğrafya Öğretmenliği Anabilim Dalı, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü dolayısıyla, Feminist Coğrafya konulu sunum gerçekleştirdi. Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Şeniz Şensoy başkanlığında gerçekleştirilen sunu, Feminist Coğrafya alan uzmanı, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Coğrafya Bölümü’nden Doç. Dr. Murat Yüceşahin tarafından gerçekleştirildi. “Toplumsal Cinsiyet ve Mekânın Karşılıklı İlişkisi: Patriyarkanın Sosyal Mekânı Örgütleyişine Dair Bir Tartışma” başlıklı sununun YDÜ öğrencileri tarafından ilgi görmesi biz coğrafyacılar açısından da sevindirici oldu.
Feminist coğrafyacılar, toplumdaki cinsiyet eşitsizliğini oluşturan etmenler ile bu eşitsizliğin mekânsal boyutları ile ilgilenmektedir. Başka bir ifadeyle feminist coğrafya, toplumsal cinsiyet ilişkileriyle mekânların nasıl yapılanıp dönüştüğünü incelemektedir.
Feminizmin coğrafyada yer alması çok eski değildir. 1960’lardaki kadın hareketlerinden sonra feminist yaklaşımlar coğrafyaya 1970’li yıllarda girmiştir. 1980’lerde ise feminist coğrafya, gelişmiş ülkelerin modern coğrafya çalışmalarında, coğrafyanın bir alt dalı olarak yerini almıştır. Günümüzde küreselleşme ile birlikte feminist coğrafya çalışmalarında, özel-kamusal mekân ikiliği, kadına yönelik şiddet, düşük ücretli hizmetler, uluslararası göçler ve küresel seks ticaretinin hızlanması gibi konular ön plana çıkmaktadır. 
Coğrafya alanında yapılan feminist çalışmalar, toplumsal cinsiyetle mekân ve yerin coğrafi inşaları arasındaki karşılıklı ilişkiyi anlamaya çalışmaktadır. Mekânsal ilişkiler toplumsal hayatın kurucu öğeleri olduğundan, feminist coğrafyacıların geliştirdiği mekânsal kavram ve yaklaşımlar, farklı disiplinlerin çalışmalarına da yeni perspektifler sağlamaktadır. Örneğin feminist coğrafyadaki yakın tarihli çalışmalar aynı zamanda sosyoloji disiplinin de konusu olmaktadır. Şöyle ki coğrafya ve feminizmin etkileşimine bakmak, aynı zamanda toplumsal yaşamın güncel değişimleri hakkında da bazı fikirler verecektir.
Bu perspektiften hareketle Sayın Yüceşahin sunumunda, kadın ve erkeklerin mekânı ne ölçüde farklılaştırarak deneyimlediklerini irdelerken yaşanılan coğrafyanın da bir özelliğini tartışmaktadır. Bu anlayış üzerine Sayın Yüceşahin, ilkin akademik coğrafyaya egemen olan erkek merkezli epistemolojinin kaynağını ve disiplinin erkek odaklı yapılanışını açığa çıkartmaya çalışmıştır. İkinci olarak toplumsal cinsiyet ve sosyal mekân arasındaki ilişkileri tartışmaya açarken, kamusal ve özel mekân ayrımı ile cinsiyet kimliklerinin inşasını ele aldı. Böylece Yüceşahin:
“Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin kamusal ve özel mekânlar üzerinden tanımını, ev ve iş yaşamıyla mekânları dişil ve eril karakterlerle donatmaya ve doğallaştırmaya hizmet ettiğini, bu bağlamda ev, kadınlara ait doğal bir yer olarak kurgulanırken (özel mekân), iş dünyası (kamusal mekân) erkeklerin baskı ve söz sahibi oldukları mekân haline getirildi!” eleştirisiyle sunumunu tamamladı.
Feminist coğrafya, eleştirel bir nosyonla toplumsal cinsiyet ve mekân ilişkisini incelemek için bu konularda çalışmak isteyenlere zengin ve verimli bir alan sunmaktadır. Yaşadığımız coğrafya düşünüldüğünde, feminist coğrafya çalışmalarının ilgi odağının, toplumsal sorunlarımızla örtüştüğünü görmekteyiz. Kayıtsız işgücü, kadına yönelik artan şiddet…
Modern coğrafya anlayışının yaygınlaşmasını dilerken, Yrd. Doç. Dr. Şeniz Şensoy’a sunum başkanlığı ve Doç. Dr. Murat Yüceşahin’e çalışmasını bizlerle paylaşmış olmasından dolayı teşekkür ederiz. Herkese iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner471

banner473