Dünyanın gündemini etkileyen iki olay yaşadık. Biri ABD Başkanı Sayın Tramp ile Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski’nin gerilimli görüşmesi. Diğeri ise PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıdır. Tramp – Zelenski görüşmesinde Sayın Tramp’ın, tutum ve davranışları, diplomatik ve etik değerlere tersti. Bu davranışta gücün belirleyici olduğu nezaketsizlik dorukta idi. Ancak Sayın Tramp’ın, sert sözler ve tavırlarla ifade ettiği bir konu önemli idi. Zelenski’ye, sen elindeki kartlara güvenerek, 3. Dünya savaşı için kumar oynuyorsun dedi. Çünkü ABD veya NATO Ukrayna üzerinden, Rusya ile çatışma içine girerse, Üçüncü Dünya savaşına kapı açılır. Zaten, Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, bunun gerçekleşmesi halinde, nükleer füzeleri ateşlemekten geri kalmayacağını ifade etti. Kim ve ne olursa olsun biri, nükleer silahların konuşacağı 3. Dünya Savaşına kapıyı kapatıyorsa, önemlidir. Bu nedenle Ukrayna- Rusya savaşında barış olması insanlığın çıkarınadır.
Bundan ayrı diğer bir gelişme ise, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, politik tutumuna ters bir şekilde, Abdullah Öcalan’ın, DEM Parti Meclis Gurubuna gelerek, terörün bitmesine dönük çağrı yapması ile başlayan süreçtir. Bu bir sonuç verdi. Abdullah Öcalan, silah bırakma çağrısı yaptı. Bu çağrısına da PKK, ateşkes ve Kongresini toplayarak demokratik siyasete dönük olarak, kendini fes etme konusuna yönelik olumlu yanıt verdi. Bu süreç, elbette ki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve Sayın Devlet Bahçeli’nin desteği ile gelişti. Buna, Ana Muhalefet CHP’de doğrudan karşı çıkmadı. Türkiye’nin sağduyu sahibi farklı tüm siyasi, sivil toplum güçleri ve aydınları temkinli, olumlu görüş beyan etti. Adına terör denen bu süreğenleşen çatışma durumunun sona ermesi şansına, herkes sıcak baktı. Çünkü bu hal, Türkiye’nin ekonomisine, demokratik toplumsal birliğine ciddi sıkıntı doğuruyor.
Bu haller, Mart ayı içinde Kıbrıs sorununa dönük gerçekleşecek Zirve içinde bizi düşündürmelidir. Çünkü uzun bir zamandır, iğne ile kuyu kazarak, şekillenmesine en büyük katkıyı, “Türk Tarafının” koyduğu BM Parametrelerinden uzaklaşıp, “Yeni Siyaset” denen yola girildi. Bu öne çıkınca bizde ne oldu? İçte enflasyon ve pahalılık aldı başını gitti. Yalnız bu mu? Demokratik alanda; Hukuk Devleti ilkeleri, liyakat ve adalet, tarihimizde görülmemiş ölçüde sarsıldı. Kamu Yönetiminde, skandallar, yolsuzluk ve çürüme çok ileri noktalara erişti. Peki bu siyaset bize, Federal Çözümü savunduğumuz dönemde uluslararası alanda elde alanda elde ettiğimiz kazanımların üzerine yeni bir şey mi ekledi? Yoksa kazanımları da tehlikeye mi soktu? Bu siyasetin doruklarına tırmananlar; 5. Parselde, Exxon Mobil - Katar Petroleum ortaklığının, tek yanlı yeni sondaj çalışmasını; “Güney Kıbrıs, Türkiye’nin Kara Sularını tanıdı” söylemi ile meşrulaştırdılar da. Ayrıca Güneyin; Kıbrıs’ın, Münhasır Ekonomik Bölgesinden çıkan gazı ticarileştirip, dünya pazarına sunmak için Mısır’la antlaşma yapmasına da sesiz onay verdiler. Üstelik Suriye’nin yeni yönetiminin Cumhurbaşkanı ile “Kıbrıs Cumhuriyetinin” Dışişleri Başkanı Sayın Kombos’un görüşmesini de sessizlikle izlediler. Bu “Yeni“ denen siyaset zamanında, 1960 KC Kuruluş ve Garanti Antlaşmalarına aykırı olarak ABD’nin ve Fransa’nın Kıbrıs’ta, askeri ve stratejik olarak yer alması da gerçekleşti. Yani BM Parametrelerinden sapmak, bize fayda getirmediği gibi, tehditleri de besledi. Bu nedenle Rusya- Ukrayna savaşını sonlandırmaya olumlu yaklaşmak. Türkiye’de Kürt Sorunu ile Terör olgusunu çözecek adımların, kim tarafından ifade edildiğinden bağımsız, demokratik hukuk devleti değerleri ve hedefi ile temkinle destek olmak. Kıbrıs Sorunun çözüm sürecini de BM Parametreleri zemininde ele almak gerekir. Bu nedenle Mart ayındaki Zirve önemlidir. “Yurtta ve Dünyada Barış” hala en önemli belgidir.
Tramp, Zelenski, terör ve zirve
- 03 Mart 2025, 10:28
- 59
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi