Siyasiler, gazeteciler, örgüt liderleri, üst kademe yöneticileri ‘sorumluluk üstlenen’ insanlardır...
Tümünün, mensubu olduğu kesimlere, devlete ve halka karşı sorumlulukları vardır...
Sabah televizyonu açtığınız zaman karşınızda yalana dayalı, temelsiz, kışkırtıcı ve nefret uyandırıcı bir yayın görmek ister misiniz?..
İstemezseniz bunun önlemini alacaksınız...
Halk size güvenerek oy vermiş ve parlamentoya göndermişse; atacağınız her adımda dikkat edeceksiniz...
Kürsüye çıktığınız zaman ağzınızdan çıkacak her sözü ölçüp, tartacaksınız...
Yolda karşılaştığınız birileri canınızı sıkmış olabilir...
Bir gazetede veya TV’de şahsınızın veya partinizin hoşuna gitmeyecek iddialar yayınlanmış olabilir...
Buna karşılık vermek isterseniz, önce yayın yapan kurumu dikkate alacak; haberde yanlışlar veya eksikler varsa düzeltme talebinde bulunacaksınız...
Bunu yapmazsa hakkınızı aramak için yargıya başvuracaksınız...
Bir devlete ve onun kurumlarına inanmıyorsanız; o devletin seçimlerine katılmayacak, hele milletvekili veya bakan olmayacaksınız...
O devletin kurumlarında yöneticilik talep etmeyecek, haksız bir şekilde maaşını almayacaksınız...
Daha çok güvendiğiniz yerler varsa oralardan iş isteyeceksiniz...
İnanmadığınız bir devletin seçimlerine katılarak ve seçim sürecinde bu duyguları gizleyerek seçilmeniz halinde, devletin saygınlığına gölge düşürdüğünüz veya hakarete yöneldiğiniz veya dost olmayan başka ülke yetkilileriyle işbirliğine girdiğiniz takdirde; bileceksiniz ki gün gele birileri yakanıza yapışacak ve sizden bunların hesabını soracak...
Şiddet istemiyoruz
Bunları artık daha sağlıklı bir şekilde tartışmalı ve doğru yolu bulmalıyız...
Ayrıca toplumun hassas değerlerine saldırının kabul edilemeyeceğini, sabrın da bir sonu olduğunu bileceksiniz...
Yunanistan’ın 15 Temmuz Cunta darbesiyle Kıbrıslı Rumların verdiği kayıpları ve hala çektikleri acıları daima akılda bulunduracaksınız...
Bizler benzeri bir acıyı yaşamak istemiyoruz...
Ana ile yavru arasındaki ilişkilerin daima sağlam olmasını ve asla yıkılmayacak şekilde geliştirilmesini arzuluyoruz...
Yunanistan; Rumların Anavatanı olarak onlara çok büyük kötülükler yaptı...
İlk büyük kötülük 15 Temmuz 1974 darbesidir...
İkincisi de 7 yıl kadar önce bankaların batırılması ve mevduatların yarı yarıya tıraşlanmasıdır...
Buna karşın Kıbrıslı Rumlarda bizlere örnek olabilecek düzeyde Yunanistan’a karşı büyük bir bağlılık, sevgi ve saygı vardır...
Özellikle son yıllarda diğer ülkelerle gerçekleştirdikleri tüm anlaşmalara Yunanistan’ı da dahil ettiler...
Bunu görmezden ve bilmezden gelemeyiz...
Diğer yandan Rum saldırılarının başladığı 1963 yılından itibaren Kıbrıslı Türklerin yanında olan, maaşlarını, bir dönem yiyeceklerini, giyeceklerini, çarşaflarımıza varıncaya kadar tüm ihtiyaçlarımızı gönderen bir Türkiye vardır...
O Türkiye; tüm altyapı ihtiyaçlarımızı karşılıyor...
Maaş ödeyemez duruma geldiğimizde ek kaynak yaratıyor...
Bunun kıymetini bilmeliyiz…
Bugün Yağma düzeni KKTCde Lüks Araba Süren Kıbrıslı Türklerin ‘ Şayet Anavatan Türkiye’nin Parasal Yardımları gelemez İse ! Nakliye Ulaşım ve Telefonunu İptal edip Durdurur ise ! Ayni zamanda Anavatan Türkiye Uçuşları Ercan’a Durdurur ise ! Protokol diye Dilenen KKTCye Hastahaneleri Yolları Mahkemeleri Ceza Evlerini Şayet Yapmaz ise ! Maaşların , Ek Mesailerin , Örtülü Ödeneklerin , 13’lerin Parası Şayet ödenemez ise , KKTCde Lüks Araba Süren Kıbrıslı Türklerin Ağızları Açlıktan Kokmayacak mı yani ?