banner564

Zannettiklerimiz nasıl sonumuzu getirir?

O gün mahkeme salonunda farklı bir dava vardı. Yüzlerce boşanma davası geçmişti oralardan ama bu seferki çok ilginçti; bu yüzden gazeteciler bile salondaydı. Seksen yaşındaki teyze çukurlaşmış gözleriyle kocasından boşanmak için başvurmuştu…
  Hâkim tok sesiyle yaşlı kadına: Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?
  Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra kısık sesiyle konuşmaya başladı.
  Bu herif yetti gayri,50 yıldır bezdirdi hayattan.
  Sonra uzunca bir sessizlik oldu mahkeme salonunda. Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl manşet atacaklardı, yaşlanmış 50 yılın ardından. Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı. Kadın neler diyecekti. Herkes onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:
  Bizim bir sedef çiçeğimiz vardı çok sevdiğim... O bilmez… 50 yıl önceydi. O çiçeği, bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı, onları kuzum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş açmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye. İyi gelirmiş derlerdi.50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kerede bu çiçeği ben sulayayım demedi, ta ki geçen geceye kadar. O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım. Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiçbir şey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyi olacağım, yemin ederim hâkim bey...
  Hâkim yaşlı adama dönerek; 'Diyeceğin bir şey var mı baba?' dedi.
  Yaşlı adam bastonla zor yürüyerek kürsüye suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren bir yüzle hâkime yöneldi.
  'Askerliğimi reis-i cumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime'mi de orada tanıdım. Sedefleri de paketleyerek oradan keserek ona verdim.
  İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısı nedeniyle onu hekime götürdüm. Ne içtiği ağrı kesiciler ne de kremler boynuna fayda etmiyordu; hep acı çekiyordu. Hekime bu durumu anlattım; hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa; boynundaki kireç sertleşir kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun, lafım geçmedi. O günlerde tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona gece çiçek sularsan geçer dedim. Adak dilettim. Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçeklerini sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki dedi adam. O yaşta bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...
  Ama sedef çiçeği gece sulanmayı sevmez hâkim bey, onu sulaması için her gece kaldırdım, sonra o uyurken kalktım suyu boşalttım. Her gece yıllarca o suladı ben kalktım suyunu boşalttım. Ama geçen gece kalkamadım, ne kadınımı uyandırabildim ne ben uyanabildim. Suçlandım... Sesimi çıkartmadım... Hanım haklı suçluyum boşayın bizi yeter ki o üzülmesin… Zannettiklerimiz ve gerçekler...  İyi pazarlar...
YORUM EKLE

banner471

banner473