Dövizde dün son zamanlarda kaydedilen en hızlı çıkışlardan bir tanesini yaşadık. Dövizdeki bu artış ekonomimize olumsuz olarak çok kısa bir süre içinde zam olarak yansıyacaktır. 
Pek çok şeyi yurt dışından ithal ettiğimize göre ve içte ürettiğimiz sınırlı sayıdaki malın da ham maddesinin dışarıdan geldiğini düşünürsek zam dalgasının tsunami gibi çok yakın bir zamanda gelmesini beklemek gerekiyor.
Ne garip ki bu üzücü duruma adeta sevinenler var sosyal medyada. Dün tam bu konuda bir şeyler paylaşmayı düşünürken Songuç Kürşad abimizin paylaşımına rastladım.
Diyor ki o paylaşımında Kürşad; “Dövizin anormal yükselişini espri konusu yapıp facede paylaşmak nasıl bir ruh halidir?”
Haksız mı? Gerçekten ağlanacak halimize gülüyoruz. Esnafın zaten yüzü gülmüyor, biriken kiralar, işlerin azalması ve son olarak dövizdeki patlama esnafın iyice belini bükecek gibi gözüküyor.
Sevgili okurlar elbette artan döviz karşısında KKTC hükümetinin radikal bir karar alabilmesi mümkün değil. Yani KKTC hükümeti dövizi düşürmek için bir müdahalede bulunamaz. Ama döviz artışının etkilerinin azaltılması konusunda elbette elde kısıtlı da olsa imkanlar vardır.
Umarız bu tedbirler iş işten geçmeden alınabilir ve dövizdeki bu patlama daha fazla ekonomiye zarar vermeden makul bir noktada sonlanır. 
Yoksa zorlu bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde işler daha da Arapsaçı olabilir ve toplumca ağır bedeller ödemek zorunda kalabiliriz. Durum bu kadar vahim iken dövizdeki artış ile dalga geçen dostlarımız bunun şaka olmadığını kavrayabilirler…

Gidenler ve gitmeyenler
Ankara randevusu tartışılmaya devam ediyor. Herkes işin bir penceresinden bakıyor. Öyleyse bizde bir pencere açalım ve o pencereden bakmanızı sağlayalım.
Ne diyor Ankara, “Birlikte karar verelim ve bu süreci birlikte yönetelim. Bize yakın olanlar bizimle hareket etsin.”
Şimdi bu toplantıya çağırılıp da gitmeyenler ve hiç çağrılmayanlar için şöyle bir mana çıkmaz mı? “Biz zaten bu arkadaşları çağırmadık çünkü onlar ile birlikte bir yol yürüyebileceğimizi düşünmüyoruz. O yüzden de davet etme gereği duymadık.”
Bir başka noktası ise şöyle olmaz mı? “Biz davet edildik ama dikkate almadık, o yüzden de gitmedik” iyi de bugün Ankara’yı kaile almayan bir anlayış yarın o makama gelirse ne olacak? Hiç çağırılmayanın bir duruşu var hiç olmazsa, çağırılıp da gitmeyen için ne diyeceğiz? 
Dedik ya bu ziyaretin konuşulması gereken pek çok tarafı var. Zaten günlerdir konuşuyoruz ama ben bir de bu pencereden bakmanızı istedim. Söylediklerimde haksız mıyım? 

Fransız kaldık
Güney Kıbrıs ile Fransa arasında 2017'de imzalanan savunma iş birliği anlaşmasının bu ayın başında yürürlüğü girdiği açıklandı. Bu yetmezmiş gibi tam da şanlı Erenköy Direnişin yıl dönümünde Güney Kıbrıs'ın Erenköy açıklarında askeri tatbikat yaptığını öğrendik.
Bir yandan bölgede oyun kurucusu olduğumuzu söyleyen devletin resmi makamları diğer tarafta burnumuzun dibinde olup bitenler. Ve maalesef ki bunların tümüne şimdilik Fransız kaldık.
Sadece hükümet değil muhalefetten de ses seda yok bu konuda. Ne basın yeterince bu konunun üstüne gidiyor ne de birileri çıkıp “Ada üzerinde bunlar da oluyor” diye halkı bilgilendirme yoluna gidiyor. Olaylara tamamen Fransız kalmış durumdayız açıkçası. 
Bölgede patlayan bombaların sesleri ve etkilerini artık evimizde bile oturup hissederken bize bir şey olmaz söylemi artık çocukların bile kanmayacağı bir gerçekle yüzleşmek üzere. 

MESAJLAR
Mehmet Ali TALAT: Elbette gönül isterdi ki tüm siyasetçilerimizin bu kritik dönemde Ankara’da görüşleri alınsın ama konu nereden nerelere geldi gene. Hükümet meselesinden iş cumhurbaşkanlığına kadar uzandı. 

Erhan ARIKLI: Hafta sonu yaklaştıkça partide hayli heyecan artıyor gibi. Hatta öyle ki bazı listeler daha günler öncesinden havada uçuşmaya başladı bile. Bu kadar erken liste mi yapılır? 

Fikri ATAOĞLU: Bir an önce partinin yetkili organlarını toplayıp DP’nin ileriki süreçte nasıl bir yol belirleyeceğinin kararını almazsanız başka başka dedikodulara sebep verirsiniz. Bence uzatmanın hiç gereği kalmadı bu işi. 

Tufan ERHÜRMAN: Kurduğunuz yeni ekip sosyal medyada ağırlığını hissettirmeye başladı gibi. Ama maalesef medya bacağında hala daha çok yol almanız gerekiyor ve süre de daralıyor. 

Mustafa AKINCI: Türkiye davetinden sonra moralinizin yerine geldiği söyleniyor. Ee bundan önceki seçimlere bakıldığında zaten bu tür ziyaretlerin kimin işine yaradığı ortada. 

Ersin TATAR: Bu akşam Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı yararına özel olarak hazırladığınız fotoğraflardan bir sergi açacakmışsınız. Bakalım hangi resimleriniz sergilenecek bu sergide. 

Tolga ATAKAN: İskele-Çayırova Bölünmüş anayolu yapım çalışmalarını yerinde incelemişsiniz. Çok uzun bir zamandır bu yolda çalışmalar durmuştu. Bu konuda bir adım atılacak mı ilerleyen günlerde? 

Nalan NAZLI: Hafta sonu Karpaz taraflarındaymışsınız. Bu arada bizim Hector’u da görmüşsünüz ve iki kişiden çok fena bahsetmişsiniz. Hector, Nuh diyor Peygamber demiyor bize de isimleri vermiyor. Bu iki kişin adı ne? 

Ahmet ERBAŞ: Yanınızda Ada’ya gelen milletvekili arkadaşınızın Türkiye’deki 3 testi de negatif çıkmış. Ee şimdi bu vekil arkadaşımızdan kim özür dileyecek? Şaştık kaldık bizde bu işe. 

Ramazan GÜNDOĞDU: Pazar günü yapılacak kurultay öncesi bazı sabırsız arkadaşların liste dağıttığından haberiniz var mı? Bu konuda partide hayli heyecanlı bir yarış olabileceğini söyleyebiliriz. 

Cem TOKER: Merit Hotelleri Yönetim Kurulu Başkanı olmanızdan ötürü sizi yürükten kutluyoruz. Çok zor dönemde görevi üstlendiniz. Allah yardımcınız olsun. 

Hüseyin BULDUK: Adınızı taşıyan torununuz gözlerini dünyaya açmış ve artık siz de bu saatten sonra dede olmuşsunuz. Allah analı babalı dedeli ve nineli büyütmeyi nasip etsin. 

Songuç KÜRŞAD: Valla artık memlekette dingil koptu gibi, ağlanacak halimize gülüyoruz. Maalesef ki gerçekten çok zorda olan insanlara aldırış etmeden alay eder gibi paylaşımlar yapıyoruz. 

Behçet ÖZNACAR: Bir yandan Rumların yeni mevziler ortaya çıkarması, diğer yanda Erenköy’de tatbikat yapmaları ve son olarak da Fransa ile askeri iş birliği anlaşması. Bu durumu nasıl özetleyebiliriz.