banner564

Maraş Sorunu (4)

İnsan haklarına saygı duyan ve Kıbrıs Türk halkının haklarını koruyan bir çözüm nasıl olabilir?

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye ve Yunanistan birbirini tanıyan iki ayrı devlet haline geldiler. Bunun yanı sıra nüfus mübadelesi ile global mal takasını gerçekleştirdiler. Böylece kanlı bıçaklı olan iki ulus dost olmaya başlamıştır. Bu dostluk Kıbrıs’ta aşırı Rum milliyetçiliğin canlanarak Kıbrıs Türklerini öldürmeye başlamasına kadar devam etmiştir. 
Bugün Kıbrıs’ta samimi olarak barış isteyenler Türkiye ile Yunanistan arasında yapılmış nüfus ve mal mübadele anlaşmasını örnek alabilirler. Kıbrıs’ta nüfus mübadelesi gerçekleştiğine göre sıra mal mübadelesine gelmiştir. Bunun da global olarak yapılması gerekir. Unutmamak gerekir Türkiye’de bu başarılı operasyondan sonra Yunan Başbakanı Venizelos Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermiştir. Başka formüller peşinde koşanların ise Kıbrıs’ı Afganistan, Irak veya Suriye’ye benzetme olasılıkları çok büyüktür.
Maraş sorununu çözmeye çalışırken Kıbrıs Türk halkının, Rum halkı ile eşit haklara sahip bir halk olduğunu düşünmemiz ve bu ilkeden hareket etmemiz gerekir. İnsan haklarına saygı duymalı ve kendi insan haklarımıza sahip çıkan görüşler üretmeliyiz. Mümkünse AİHM’e insan hakları dersi verecek bir perspektifle yola çıkmalıyız. 
Kıbrıs Türk halkının insan haklarına saygı duyulacaksa KKTC tapularını geçerli kabul eden, yeniden tartışmaya açmayan bir görüş öne sürmeliyiz. 
 AİHM’in Kuzeyde geçerli kabul ettiği orijinal Rum tapuları ile KKTC’nin geçerli kabul ettiği kendi tapularının ikisinin de geçerli kalacağı  bir formül bulunabilir mi?

Maraş ve KKTC’nin mülkiyet sorunları birlikte çözülebilir mi?
İki sorunun birlikte çözülmesi için çeşitli görüşler öne sürülmüştür. Dikkati çeken bir görüşü bilginize sunmak istiyorum.
 Bir görüşe göre; sorun ancak mal sahiplerinin özgür iradesi ile çözülebilir. Buna göre Maraş’ta veya Kuzeyde orijinal mal sahibi Rum’la KKTC koçan sahibi Türk’ün ikisine de söz hakkı vermek gerekir. 
Diyelim ki KKTC’de mal sahibi bir kişi aldığı koçanın uluslararası ilişkilerde kabul görmesini ve AİHM tarafından da tanınmasını istiyor. O zaman orijinal Rum mal sahibi ile anlaşarak yani onun haklarını Taşınmaz Mal Komisyonu aracılığı ile satın alarak bu işlemi gerçekleştirebilmelidir. 
Diyelim ki bir yabancı veya dış ülkelerde yaşayan Kıbrıslı bir Türk, KKTC’de mal sahibi olmak istiyor ancak aldığı malın hem KKTC’de geçerli olmasını hem de uluslararası hukukta kabul görmesini istiyor. O zaman KKTC koçan sahibi Türk ve orijinal mal sahibi Rum’un ikisiyle de anlaşarak Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurup bu malı uluslararası geçerliliği olacak şekilde alabilmelidir. 
Önemli olan iki bölgelilik yani KKTC’nin kendi bölgesinde tamamen egemen olmasıdır. Alıcının yabancı olması halinde yine Bakanlar Kurulundan izin alınması gerekecektir. 
Malların Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) aracılığı ile fakat serbestçe devrine fırsat veren bir düzenleme Kıbrıs’ta mülkiyet sorununun çözümü yolunu açabilir. Buna benzer bir yaklaşım Maraş için de bir çözüm yolu olabilir.
Maraş’ın Rum yönetimine iadesi değişik faktörlerin etkisinde olan bir konudur. Bugüne kadar yapılan görüşmelerde çok konuşulmuş ve gerçekleşmeyeceği anlaşılmıştır. Şu halde Maraş sorununu KKTC yönetiminde Rum mal sahibine malını satma dahil kullanma hakkı tanıyarak çözmek gerekir. Önemli olan bu yapılırken KKTC’deki mülkiyet sorununu da çözmektir. 
Mülkiyet sorununu tarafların iradesine öncelik vererek ve devlet otoritesi ile bürokratik engellerden mümkün olduğu ölçüde uzaklaşarak çözmeye çalışmak gerekir. Bu yaklaşım dünyamızın tarafsız aydınlarının takdir edeceği insan hakları ilkelerine uygun bir yaklaşımdır.

Maraş ile KKTC’de insan haklarına uygun ilkeler nasıl uygulanabilir? 
İnsanların mallarını serbestçe kullanma olanağına kavuşmaları AİHM’in benimsediği ilkelere uygundur. Bugüne kadar mallarını uzun süre kullanamayanların yaşadığı sıkıntıyı dikkate alan AİHM’in bu değişiklikten memnun kalması gerekir. Yapılması gereken sadece Maraş’taki Rum mal sahipleri kadar KKTC yasalarına göre hak sahibi olan Türklerin de aynı hakları olacağını, yani KKTC’de mülk sahiplerinin özgür rızaları olmadan mallarına kimsenin müdahale edemeyeceğinin kabul edilmesidir.
Özetle Maraş Rumlarına mallarını satma veya TMK kararlarına uygun olarak kullanma hakkı veren bir yasa değişikliği yapılmalıdır. Bu yasal değişiklik yapılırken Kuzeyde mal sahibi olan Rumlara da mallarını satma veya TMK kararıyla kullanma hakkı tanıyan bir yasal değişiklik yapılmalıdır. Kuzeydeki Rum mallarına sahip olan KKTC koçan sahiplerinin özgür iradeleri de dikkate alınmalı ve onların rızaları olmadan sahip oldukları mallarla ilgili karar verilemeyeceği belirtilmelidir. 
Mülkiyet sorununun böylece çözülmesi KKTC’nin özgür, tanınmış ve güvenilir bir devlet olmasının yolunu açacaktır. Bu durum dünya kamuoyunda Türk tarafının haksız görünüp suçlanmasını önleyecek ve Türkiye’yi layık olduğu haklı konuma yükseltecektir. 
Şunu da ekliyeyim ki böyle bir düzenlemenin Rum Yönetimi tarafından olumlu karşılanacağını sanmak hatalıdır. Rum Yönetimi Kuzeyi tekrar ele geçirme idealinden vazgeçmiş değildir. Bu nedenle Kuzeyde mal sahibi olan eski mal sahiplerinin mallarına geri dönmeleri politikasını izlemektedir. Dolayısıyla Kuzeyde malı kalmış Rumların mallarını KKTC yasalarına uyma koşuluyla kullanmalarını ve satmalarını elinden geldiği ölçüde engelleyecektir. 

Taşınmaz maldan özgürce yararlanmak nasıl mümkün olabilir?
Kuzeydeki eski malını veya Maraş’taki malını kullanmak isteyecek bir Rum’un Türk Bakanlar Kurulundan izin alması gerekecektir. Malını satmak isteyecek bir Rum’un karşılaşacağı zorluklar da vardır. Bu zorlukları anlamak için bir örnek verelim. Bir KKTC vatandaşına Girne sahilinde bir yer tahsis edildi. O da oraya güzel bir turistik tesis inşa etti. Bu yerin orijinal koçanı Rum’a aitti.  Rum hak sahibi ile KKTC hak sahibi kendi aralarında anlaştılar. Türk bu malda Rum’un haklarını da satın almaya karar verdi. İkisi aralarında anlaştılar. Rum parasını alıp malı devretmek istedi. Ancak karşısına bürokratik engeller çıktı. Aynı engellerin Maraş’ta da çıkacağına kuşku yoktur. Bu nedenle önceden tedbir alıp bu engelleri ortadan kaldırmak gerekir.
Öğrendiğimize göre Güneydeki kredi kuruluşları ve bankalar devletin teşviki ile Kuzeyde ve Maraş’ta malı kalmış Rumlara ipotek karşılığı borç vermektedirler. Tartışma konusu bu olayda orijinal mal sahibi Rum, 1974’ten sonra Rum bankalarından ipotek karşılığı borç almıştı. Daha sonra tesis sahibi Türk ile malı satma konusunda anlaşınca TMK’ya başvurarak bu devrin yasal hale getirilmesini yani tapuya kaydını talep ettiler. Taşınmaz Mal Komisyonu’nun uyguladığı 67/2005 ve 13/2008 sayılı yasalar böyle bir satışa ender koşullarda izin vermektedir. Komisyon bu olayda satışa izin verirken doğal olarak ipoteğin kaldırılmasını yani ipotekli borcun ödenmesini şart koştu. Fakat taraflar Rum tarafında kalan ipoteğin kalkması konusunda büyük engelle karşılaştılar.
 Rum Yönetimi bir Rum’un Kuzeydeki malını bir Türk’e satmasına şiddetle karşı olduğu için ipoteğin kalkmasını engelledi. Maraş’ta mal sahibi olanların çoğu da Rum tarafında ipotek karşılığı kredi almış durumdadır. Bir satışta alıcı borcu ödemeyi kabul etse bile Rum devlet kurumlarının aşırı milliyetçi karakteri ipoteklerin kalkmasını önleyecektir. Şu halde yapılacak yasa değişikliğinde bir taraftan satış kolaylaştırılırken diğer taraftan ipoteklerin Türk Mahkeme kararları ile kaldırılmasına fırsat vermek gerekir. Bu da ipotekli borcun Türk Mahkeme veznesine yatırılması yöntemiyle olabilir. İpotekli alacaklıya Türk Mahkeme veznesine başvurarak alacağını alma hakkı tanınarak herhangi bir haksızlık olasılığı ortadan kaldırılabilir. 
(Devam edecek)

YORUM EKLE

banner471

banner473