banner564

Meselenin özeti güvensizlik

   Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasını amaçlayan müzakereler yarım asırdan beri devam ediyor ve sonuç vermiyor...

   Rumların 1974-2004 yıllarında en güçlü propaganda malzemeleri merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tı...
   Birleşmiş Milletler’de, Avrupa toplantılarında, her yerde “Denktaş’la olmaz” tezini öne çıkarıyorlardı...
   Nihayet; AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Denktaş dönemi sona erdi...
   Rumların karşısına, AKEL ile ‘Yoldaş’ olduğunu söyleyen CTP’nin lideri Mehmet Ali Talat çıkarıldı...
   Kıbrıs tarihinde ilk defa Rum devletinin başına da Komünist lider olan Hristofyas geldi...
   Fakat bu iki yoldaş da çözümü başaramadı...
   Hristofyas; 2004 referandumuna saatler kala Annan Planı’na “hayır” kampanyası başlattı...
   Ve kapsamlı çözüm şansı bertaraf edildi...
   Daha sonra Eroğlu geldi, yine çözüme gidilemedi...
   ‘Son şans’ olarak Anastasiadis’in karşısına kendisi gibi Limasollu olan Mustafa Akıncı getirildi...
   Akıncı, uzun süre siyasetten uzak kalan biri olarak kendini bir anda sarayda buldu...
   Limasollu iki liderin ilk buluşmaları heyecan vericiydi...
   Karşılıklı zivaniyalar içildi, ortak mesajlar verildi ve mümkün olan en kısa sürede çözüme gidileceği belirtildi...
   Kıbrıs’ın özellikle kuzeyindeki saf insanlar bir kez daha umutlandırıldı...
   “Oldu, oluyor” derken, Anastasiadis gerçek yüzünü göstermeye başladı...
   Yıllarca EOKA-B’nin savunmasını yapan avukat Nikos, Cumhurbaşkanı olduktan sonra Enosis’e engel teşkil edebilecek bir anlaşmayı kabul edemezdi... 
   Ne yazık ki; propaganda sanatını bir türlü öğrenemeyen, bilenlere de fırsat tanımayan KKTC yönetimi, maskenin altındaki yüzü ve Rum-Yunan tarafının ana hedefini dünyaya anlatamadı...
   Suçlu pozisyonuna düşmemek için müzakere masasından ayrılamadı...
   Mülkiyette ve yönetimde karşı taraftan en ufak bir güvence almadan garantileri müzakere etmeyi kabul etti...
   Son ana kadar “Belki doğru yolu bulurlar” düşüncesiyle masadan çekilmedi...
   Crans Montana son duraktı...
   Bunu gerek Sayın Akıncı, gerekse Sayın Çavuşoğlu defalarca açıkladı...
   Rum-Yunan tarafı, uyarıları ciddiye almadan Crans Montana Konferansı’nı başarısızlığa sürükledi...

Bundan sonra ne olacak?

   Şimdi; Guterres Çerçevesi’ne sarıldılar...
   Cumhurbaşkanı Akıncı da, aylar sonra nihayet bu çerçevenin yeni bir garantörlük sistemi öngördüğünü ve tek yanlı müdahale hakkının sonlanacağını açıklamak durumunda kaldı...
   Toplumdan sert tepkiler yükselince de “sıfır asker, sıfır garanti olmayacak” dedi...
   Elbette sıfır garanti olmaz...
   Ancak; Türkiye 3 garantör ülkeden bir iken ve tek yanlı müdahale hakkı var iken, bir anda çok uluslu güçlerin içine sokulursa, bunun hiçbir önemi olmayacak...
   Kıbrıslı Türkler de mecbur kalmadıkça böylesi bir garatörlük değişimini kabul etmeyecek...
      Rumların “Türk ordusu bizim için tehlike içeriyor” şeklindeki temelsiz siyasetini çürütmenin en doğru yolu onlara ‘saldırmazlık anlaşması’ önermektir...
      Bir başka önemli nokta ise ‘Güven Yaratıcı Önlemleri’ hayata geçirmektir...


   -Kaşılıklı geçişlerde tek sigorta üzerinde uzlaşma sağlanmalı...
   -GSM şirketlerinin işbirliği kabul edilmeli...
   -Elektrik şebekeleri bileştirilmeli...
   -Rum okullarında Türk düşmanlığına dayalı dersler müfredattan kaldırılmalı...
   -EOKA-B’nin yerini alan terör örgütü ELAM’ın faaliyetleri yasaklanmalı...

   Bugün için yapılması gerekenler bunlardır...

İntihar mı edeceğiz?

   Sağlıklı bir şekilde düşünelim ve doğru kararlar alalım...  
   Kendi kendimizi kırarak veya üzerek bir sonuca varamayız...
   Sadece, geçtiğimiz hafta sonunda yaşanan bir olay hepimizi uyandırmalıdır ...
   Metahan sınır kapısına yakın bir Rum marketi vardır...
   Müşterilerin yüzde 90’ı Kıbrıslı Türk olduğu halde, markette 14 çalışanın sadece bir tanesi bizdendir...
   Ve 14 çalışandan bir tanesinin Kıbrıslı Türk olmasını dahi kabul edemeyen bir zihniyet vardır...
   Kıbrıslı Türk’ün aracına bombalı saldırı düzenleyerek korku vermeleri, hepimiz için ciddi bir uyarıdır...
   Hal böyle iken bizlere ‘Dönüşümlü Başkanlık’ verecekler diye, garantileri ve tek yanlı müdahale hakkını bertaraf edecek bir anlaşmaya imza atmak Kıbrıslı Türklerin intiharı anlamındadır...
   Kabul etmeliyiz ki; iki toplum arasında ciddi bir güven bunalımı vardır...
   Özel hayatta nasıl ki “Kırılan kalp kolay düzelmez” derler...
   İki farklı din ve ırk arasında yaşanan savaşların bıaktığı izler de kolay kolay silinmez...
   Meselenin özeti budur...

YORUM EKLE

banner471

banner474