Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola iki hafta kadar önce Kıbrıs’ın güneyini ziyaret ederek, mülteci sorunu ve Maraş açılımı konusunda Rum tarafının şikayetlerini dinledi...
   Bayan Metsola kuzeye geçmedi...
   Geçmesi için de kendisine çağrı yapan olmadı...
   Güney Kıbrıs ziyareti sonrasında Brüksel’e dönen Bayan Metsola, bu kez DİSİ Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Averof Neofitu’yu ağırladı...
   Mtola’nın, Neofitu’ya  hitaben ne söylediğini biliyor musunuz?..
   Aynen şöyle dedi:
  “Kıbrıs’ı ziyaretimde Türk tarafının tahriklerini yerinde görme fırsatım oldu...”
   Türk tahriklerinden söz ederken Maraş’taki faaliyetlerimizi işaret ediyordu elbette...
   Bu konuda söz söyleyebilir, düşüncelerini ortaya koyabilir...
   Ama Maraş’ın neden bu duruma getirildiğini de düşünmeli ve onun yorumunu da yapmalı...
   Maraş, Güzelyurt ve çok sayıda köy 24 Nisan 2004 referandumunda Rum tarafına sunulmuştu...
   Bunlar arasında 400 yılı aşkın bir süredir Türk köyü olan Yeşilırmak da vardı...
   O Yeşilırmak ki; köy sakinleri Türkiye’nin bölgeye baraj yapmasını engellerken “Biz yıllarca buraya Rumları sokmadık, şimdi köyümüzü sular altında bırakmayız” diyordu...
   Ancak; referandum dönemi köylerini terk etme pahasına kapsamlı bir çözüme ‘evet’ oyu verdi bu insanlar...
   Rum halkı ne yapmıştı?..
   Onu unutmak veya unutturmak gibi bir rol üstlenmemeli Bayan Metsola...
   Sadece timsah gözyaşı döken ırkçı liderleri değil, komünist partisi de son anda “hayır” a yönelmişti...

Geçmişe takılmayalım

   Neyse 2022 yılını da geride bırakmaya hazırlanıyoruz...
   Geçmişe takılmayalım...
   Öyleyse bugüne bakalım...
   Maraş açılımı nedeniyle ‘Türk tahriklerini’ yerinde gören Bayan Metsola, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı konusunda yapılanlar için ne düşünüyor acaba?..
   Ünlü mafya babalarına para karşılığında pasaport veren Sayın Anastasiadis’e, karma evliliklerden doğan çocuklar konusunda söyleyecek söz bulamıyor mu?..
   Rüşvet alarak ünlü mafya babalarına vatandaşlık veren bu yönetimin, diğer yandan Kıbrıs doğumlu inanların, Türk vatandaşıyla evliliğinden dünyaya gelen çocuklara neden vatandaşlık vermiyor?..
   Brüksel’de, Berlin’de, Paris’ta böyle mi?..
   Burada bir ırkçı faşist yaklaşım olduğunu göremiyorlar mı?..
   Kıbrıs Cumhuriyetine kayıtlı hastanelerde dünyaya gelen Kıbrıslı Türklerin öz çocuklarına dahi kimlik vermeyen faşist zihniyetin ‘ırkçı yaklaşımını’ görememek Avrupa’nın insani kurallarıyla bağdaşıyor mu?..
   Kuşkusuz; bu konuda suçlu olan sadece Anastasiadis veya Bayan Metsola değildir...
   Esas suçlu, kendi halkının haklarını savunamayan, tepkisini ortaya koyamayan, Brüksel’in kapısına dayanıp hesap sormayan Kıbrıs Türk idaresidir...
   Rum tarafının en büyük propaganda gücü de yine bizdeki yönetimdir...
   Bu yönetimi baş tacı yapsalar yeridir...