banner564

'Mış’ gibi eğitim

Bir önceki yazımda yaşam boyu eğitime değinmiştim. Bir ülkede yaşam boyu eğitim sürecine geçebilmek için ilk önce alt basamakların doğru ve sistemli çalıştığından emin olmamız gerekli. Bu düşünceyle yola çıkarak öncelikle ilkokullarda daha sonra ortaokul ve liselerde, en son da üniversitelerdeki eğitim sistemi gözden geçirilmeli. Okullardaki müfredat, öğretim araç gereçleri ve en önemlisi eğitimi veren kadroların yeterliliği ve verilen hizmetin kalitesi.

Doğan Cücel oğlunun “Mış Gibi Yaşamlar” kitabında okumuştum. Doğan Cüceloğlu “mış gibi yaşamın ne olduğunu açıklıyor. Bir işi bir eylemi yaşam ortamına geçirirken dikkat etmemiz gereken öğeler var. 1-niyet, 2-bilgi, 3-beceri, 4-eylem ve uygulamayı devam ettirme sorumluluğu. Eğer bu öğlelerden bir tanesi bile eksik olursa işte o zaman “mış gibi yaşam” oluyor.

 Bir gazete haberiyle somutlaştırıyor.  6 Temmuz 2005 Vatan Gazetesi: Köy öğretmeni arabasına birini alarak ilçeye gitmek üzere yola çıkar. Aracı kullanırken torpido gözündeki oto parfümünü almak için uğraşırken direksiyon denetimini kaybediyor ve otomobil, içi su dolu tahliye kanalına uçuyor.  Evli ve ili çocuklu öğretmen ölüyor.

Köy öğretmeni köyünden Bafra’ya gitmek için arabaya binip direksiyonun başına geçtiği anda bir yaşam ortamı yaratmış oldu. Bu yaşam ortamının gerektirdiği ‘niyet’ arabayı Bafra’ya kadar sürmekti Araba sürmekle ilgili ‘bilgi’ ve ‘beceri’si kendisine verilen ehliyetle belgelenmişti. Burada niyet, bilgi ve beceri yerinde olduğuna ve eyleme de geçildiğine göre bu örnekte araba kullanmayı mış gibi yapan ‘ uygulamayı devam ettirmede sorumluluk’ öğesinin yer almayışıdır. Bu şoför direksiyonun başına geçince taşıması gereken ‘arabanın direksiyonunda olma sorumluluğunu aksatmıştır. Dikkatini yola değil torpido gözündeki parfümü aramaya vermiştir.  

Bir öğretmeninde sınıfa girip ders işlediği zaman bu 4 öğeyi düşünmesi gerekmektedir. Eğer o öğretmen bunlardan bir tanesini bile eksik yapıyorsa Doğan Cüceloğlu’na göre o kişi  “mış gibi öğretmen” oluyor ve doğal olarak öğrencilere de “mış gibi bir eğitim” veriyor.

Biz bugün çıkıp KKTC deki tüm okullara gitsek ve okul müdürlerine, öğretmenlere sorsak, emin ki hiçbiri  “mış gibi öğretmenliği” kabul etmez, tüm öğeleri yerine getirdiklerini savunurlar.

 Eğer okullarda eğitim tam anlamıyla veriliyorsa, sorun nerde öyleyse? Neden başarı statiğimiz hep en altlarda kalıyor ve neden yıllardır özel derslerin önüne geçilemiyor. Kendimde bir dershane öğretmeni olarak görüyorum ki tüm veliler yana yana koşup özel ders öğretmeni bulmak, birçok ihtiyaçlarından kısarak çocuklarını özel derslere göndermek için çabalıyorlar.

Bu bir sürü psikolojisi, bu bir özenti veya tatminsizlik olamaz, çünkü ne zor şartlarda bu ek ücretleri karşılayıp çocuğunu özel derse gönderen velilerle karşılaşıyorum.

 Bu artık bir mecburiyet. Ama neden? İlk önce bu sorunun cevabını bulmalı, çözmeli ve daha sonra yaşam boyu eğitime geçmeliyiz.

Doğan Cüceloğlu 2 liste sunuyor kitabında. Bu iki listeyi Türkiye deki okullara götürüp göstersek sizce hangisini seçerler diye soruyor. Sevgili okuyucularım. Bu iki listeyi sizlere aşağıda veriyorum.


A LİSTESİ

B LİSTESİ

Kişiliği gelişmiş

Kişiliği sindirilmiş

Özgür Düşünen

Düşünmeden itaat eden

Yaratıcı

Taklitçi

Önder Ruhlu

Sürüden biri

Bilgiye meraklı, araştıran, sorgulayan

Bilgiye ilgisiz, ezberci, sorgusuz sualsiz kabul eden

Kendine saygısı olan

Güçlüden başka hiç kimseye saygısı olmayan

Yaşamını içselleştirip inandığı evrensel değerlere göre yöneten

Yaşamını, otorite korkusu ve başkalarının ne diyeceğine göre yöneten.

 

 

 

 

 

 

 

 


KKTC’deki okullara gitsek ve hangi listeyi uyguluyorsunuz diye sorsak, hangisini seçerlerdi?

Tabi ki herkes A Listesini seçerdi. Peki, A listesini gerçekten içtenlikle mi seçerler?

 Eğer a listesi uygulanıyorsa niye çocuklar “hayır hocam, öğretmenin yazdırdığının aynısını ezberlemezsem cevabımı kabul etmiyor” diyorlar.

Eğer KKTC deki eğitimin Doğan Cüceloğlu’ nun değimiyle “ amacı- niyeti- kişilerin eğitilmesi değil sindirilmesi, özgür düşünen, yaratıcı insanlar olması değil, sürünün bir parçası haline getirilmesi ise “ eğitim ortamımız niyetle tutarlıdır. Fakat Milli eğitimimizin amacı yani “1.öğle niyeti” bilgiye meraklı, araştıran ve keşfeden insanlar yetiştirmek ise o zaman söylem ile eylem birbirine uymuyor.

YORUM EKLE

banner471

banner473