banner564

Nasıl başladık, nereye geldik?

  Barış Harekatı sonrasındaki ilk yıllarda, kamu hizmetinden, elektrik ve su kesintilerinden, yolların kötülüğünden, sağlık servislerinden şikayet edildiğinde, sorumlu makamlarda bulunanlar halktan anlayış isterdi...

  “Kolay mı devlet kurmak... Bir devlet kurduk, yanlışları da olacak, hataları da... Ama zaman içinde her şey düzelecek” denirdi...
  İnsanlar birkaç yıl değil, tam 44 yıl sabrettiler...
  Aradan geçen bu kadar uzun süre içinde bırakın eski sorunların ortadan kalkmasını, var olanların üzerine yenileri eklendi...
  Kamu düzeni daha da bozuldu...
  Eğitimde, hizmet kalitesinde ciddi gerilemeler oldu...
  İş bilen insan sayısı çok azaldı...
  Yeni santraller kurulduğu halde elektrikte kesintiler bitmedi...
  Hele yağmur yağdığı zaman ülkenin karanlıkta kalması artık toplumun kaderi oldu...
  “Ne yapalım, hava koşulları arızaya yol açtı” diyerek, işin içinden çıkıyorlar...
  Bundan 44 yıl önce aşırı yağmur yağdığında dereler gelirdi, ama evler su altında kalmazdı...
  Daha sonraki yıllarda yine partizanlık ve adam kayırmacılığı yüzünden dereler yok edilerek, üzerlerinde beton binalar yükseldi...
  İki saatlik bir yağmur dahi tüm kentlerimizin su altında kalması için yeterli olabiliyor... 

Sorunları kim çözecek

  KKTC devletinin çocukluk yıllarında bu ülkenin kamu düzeni, eğitim sistemi çok daha iyi ve kaliteliydi...
  İnsanlar daha iyisini başarmak için çırpınırdı...
  Üst düzey bürokratlar farklı partiden oldukları için kolay kolay değiştirilmezdi...
  Deneyimli ve başarılı olanların söyledikleri önemsenir, iş yapmalarına izin verilirdi...
  Fakat akıl almaz partizanlıklar yüzünden bilgili, görgülü ve deneyimli insanlar birer birer emekli edildi veya müşavirler ordusuna gönderildi...
  Müşavir olmak demek, iş yapmadan maaşı cebe indirmek demek...
  Oturacak masası ve makamı olmayan insanlara “Gidin ne yaparsanız yapın, yeter ki buralardan uzak durun” diyerek onları etkisizleştiriyorlar...
  Onlar da mecburiyetten dolayı sisteme ayak uyduruyor, işe gitmeden maaş alıyorlar...
  Peki bu uygulamanın anlamı devletin temeline dinamit koymak değil midir?..
  Bunu ‘düşmanların yapması’ gerekmiyor...
  Kendi kendimize de bu işi başarıyla yerine getirebiliyoruz...
  Gelinen noktada, iş bilmeyenlerin yarattığı boşluğu elbette birileri dolduracak...
  Elbette bu ülkenin popülist yaklaşımlarla daha da yok olmasına izin verilmeyecek...
  Elbette bu ülkede yeni yatırımlar gerçekleşecek...
  “Her şeyimizi alıyorlar, yandık, bittik” diyerek, bunca yıllık başarısızlığın üzerini örtemeyiz...
  İngiltere’nin dev kuruluşu dünyaca ünlü Harrods’un sahibi Mısırlı’dır...
 Tüm havayolu şirketlerine kafa tutarak büyüyen Easyjet’in kurucusu ve başkanı Kıbrıslı Rum’dur...
  Başka örnekler vermeye de gerek yoktur...
  Bir ülkeye yabancı yatırımcı geliyorsa, o ülkenin insanı yok olmaz...
  Tam tersi, çalışkan ve başarılı, bunca zaman ihmal edilen yerlilere yeni kapılar açılır...

Harcarken yüz kere düşünmeli

  Devlette olduğu gibi, özel kuruluşlarda ‘bilgi, görgü ve deneyim sahibi’ insanları bazı ufak çıkarlar veya kaprisleriniz yüzünden harcarsanız, yerine yenisini koyduğunuzda çoğu kez hayal kırıklıkları yaşarsınız...
  O kadar çok kayıplara uğrarsınız ki; dizlerinizi dövmeye başlarsınız...
  Devlete zarar verenlerin kişisel olarak pek kayıpları olmaz...
  Çünkü ceplerinden harcadıkları tek kuruş yoktur...
  Hele KKTC’de, büyük yolsuzlukların bile hesabı sorulmaz...
  Nasıl olsa ‘birileri öder’ diyerek, vuran vuruyor, kaçıran kaçırıyor...
  Ama özel sektörde iseniz bir düştünüz mü, kimse elinizden tutup kaldırmıyor...
  Yanınızda ne devlet vardır, ne dost, ne de arkadaş...
  O nedenle hareketlerinizde çok dikkatli olmak zorundasınız...
  Kişisel kaprislerinize göre hareket ettiğinizde; bilgi, görgü, beceri ve başarıyı ezmeye kalktığınızda, bir süre sonra başınıza gelecekleri hesaplamalısınız...
  Yaptıklarınızdan pişmanlık duysanız bile çok geç olur...
  Bu sadece iş dünyası için değil, özel hayatımız için de geçerlidir...
  Değer verdiğin, her sıkıntıda yanında olduğun bir insan senin değerini bilmiyorsa bırak kendi kaderiyle baş başa kalsın...
   Ne demiş atalarımız:
   Kendi düşen ağlamaz… 

YORUM EKLE

banner471

banner474