banner564

NATO ve Kıbrıs

Kafamızı, Sarayönü’ne gömmemize karşın, dışımızdaki yaşamın sesleri, titreşimleri ve sıcaklıkları 5 duyu organımızı etkilemektedir.
Son dönemlerin önemli olaylarından biri de NATO meselesidir. NATO’da savaş oyunları senaryosunda, Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan sözde tatbikat haklı ve doğru tepki doğurdu. Bu yüzden konu enine boyuna tartışılıyor. Ancak duygular önde geliyor.
“Kahrolsun NATO, NATO’dan çıkalım” sözlerini sıkça duyup, okumaya başladım. Ancak bu sözleri duyunca aklıma ister istemez dün geliyor. Hatırlıyorum, 1975 yılında İstanbul’da öğrenim gören Kıbrıslı Türk öğrenciler olarak oluşturduğumuz İKÖK Derneği olarak bir pul çıkarmıştık. Kıbrıs adasını bir uçak gemisi formatında gösteren pulun üzerine de “ Kıbrıs NATO Üssü Olamaz” yazmıştık. Yaz tatilinde tüm adayı bunlarla donatmıştık. Aynı dönemde İstanbul’da rahmetli Bülent Ecevit liderliğindeki CHP’nin 1975 seçimleri için düzenlediği mitinge de bu sloganın yazıldığı büyük bir pankartla katılmış ve önemli bir ilgi görmüştük. 
Ancak Kıbrıs’ta bu pul ve slogan yüzünden başımıza, ”Pişmiş tavuğun başına gelen geldi.” Kendilerini sıkı milliyetçi olarak ifade edenler bize “Rumcular ve Rusçular” deyip, tümümüzü de “Güneye, Moskova’ya” yollamak hevesinde oldular.
Dolayısı ile, NATO tatbikatında Atatürk’e ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a dönük yapılan akıl almaz ve kabul edilemez tavır sonrası bazılarının, “anti- emperyalist“ ifadeleri ödünç alarak yaptıkları anti- NATO söylemleri duydukça dünü hatırladım. 
Fakat bunu hatırlarken, bu çevrelere dönük olarak “Hah işte dediğimize geldiniz” sığlığı içinde olamam. Çünkü soğuk savaşın bittiği, ama evrensel güç yarışının ciddi bir farklılık içinde devam ettiği günümüzde, duygular ve öfkeler üzerinden siyaset geliştirilmemesi gereğine inanırım. 
Kıbrıs NATO üyeliğine mi?
Bu nedenle konuyu bizler Kıbrıs açısından ele almak zorundayız. Bugün Türkiye NATO’dan çıktığı an, bilinsin ki “Kıbrıs Cumhuriyeti“ NATO üyeliğine başvuracak ve alınacaktır. Ya da Kıbrıs, “AB- NATO Ortak Savunma” politikasının bileşeni olacaktır. 
Unutmayın ki Sayın Hristofyas’ın Başkanlığı döneminde sağ, Güneyde; “Temsilciler Meclisinde” oy çokluğu ile Kıbrıs’ın NATO üyeliği için karar almıştı. Bu kararı Sayın Hristofyas, 1964 sonrası Başkanın 1960 Anayasasında var olan VETO hakkını ilk kez kullanarak etkisiz kılmıştı. Yani Güneyde NATO üyeliği için zemin var. Artık bunu VETO edebilecek bir siyasi figür de bulamazsınız.
 Bunların birinin veya ikisinin gerçekleşmesi halinde ise Doğu Akdeniz’de enerji temelli siyasi, askeri stratejik ilişkilerde yeni dengeler oluşur. Bu bizsiz oluşacak olan yeni dengeler ise, tüm ada ve Türkiye için olumsuz temelde gelişir. Güneyin; Mısır ve Yunanistan’la askeri işbirliğine ve İsrail ile yapılan savunma Antlaşmalarına bir de NATO üyeliği eklenirse dengeler alt üst olur. O zaman da Birleşik Federal Kıbrıs’a Güneyin egemenleri hiç yaklaşmaz. Bu konjonktürde NATO’dan çıkmakla, yağmurdan kaçarken doluya tutulursunuz.
Bu bakımdan NATO ve askeri paktlara karşı olan biri olarak, olayı “ istemezük” tepkisi ile değil, aksine soğukkanlı bir şekilde ele almak gerektiği inancındayım. Çünkü, yerli ve milli diye diye evrensel demokratik değerlerden uzaklaştıkça, o tuzak denilen olguya daha fazla yaklaşıyoruz. Bütün bunları aşmanın yolu, içte ve dışta barış siyasetini, demokratik birlik içinde ilerletmekten geçer.
Şimdi, Barış ve Demokrasi temelinde içte ve dışta barışçı çok yönlü politikalar üretmenin zamanıdır.
YORUM EKLE

banner608

banner474