banner564

Navigasyon, Anayasa ve kaybolmak

Anayasa Mahkemesinin Yerel Seçimlerin 27 Kasımda yapılmasını öngören kararı kaotik durumu netleştirdi. Ama bu kaotik durumun oluşmasına Anayasa Mahkemesinin verdiği karar yol açmadı. Bu duruma yol açan esas, Meclis çoğunluğunun, Anayasa ve demokratik değerleri takmayan iktidar mantığıdır. Çünkü günümüzdeki bu mantık, geçmiş UBP geleneğini de unutmuş oldu. Bunun en basit göstergesi, memleketi Meclis olmasına karşın, 3-4 yıldır Yasalar yerine, Bakanlar Kurulundan çıkarttığı, Yasa Gücünde Kararname ile yönetmeye kalkmasıdır. Üstelikte bunu da Anayasa, yasalar ve Yargı Organına karşı Hile ile yapmaya kadar götürdüler… Mesela en temel alanlardan olan elektrik enerjisinde yakıt alınımından tutun, diğer tüm alanlarda yerleşmiş değerleri YGK ile aşma yolunu tuttular. Bunun bedeli de pahalı ve kalitesiz yakıt alımı oldu. Bu ağır bedeli, tüm toplum ve ekonomi yüksek elektrik faturaları ile ödüyor. Peki, bu YGK adımlarını da hangi gerekçeye dayandırmışlardı? “ Bürokratik engelleri kaldırıp, reform yapacağız”. Sonuçta bundan pek çok yolsuzluk iddiası, elektriksiz kalma ve pahalı enerji darbesi çıktı.  Bu, mal ve hizmet fiyatlarına da yansıdı. Vatandaşı buda vurdu. 
Bunların nedeni, en önemli zemin olan Anayasal düzeni ve bizzat, Anayasayı dikkate almamaktır. Peki, başta Anayasa olmak üzere, toplumsal ortak değerleri dikkatte almamak neye benzer? Günümüzde nagivasyon;  dünyada, memlekette kaybolmamızı sağlayan önemli bir teknolojik değer oldu. Gideceğimiz yeri, 7-8 metre yanılma ile bize sunuyor.  Bu teknolojik güzelliği bize sunan,  pek çok sistemin koordineli ortak çalışması ve uyumudur. Yani artık dünyada kaybolmak kolay değil. Toplum yaşamında da kaybolmamamız ve gideceğimiz hedeflere en az yanılgı ile ulaşmamızı sağlayacak olan “ nagivasyonumuz” ise, en büyük toplumsal sözleşme olan Anayasa ve demokratik hukuk devleti ilkeleridir. Ama sonuçta nagivasyonda her şey değildir. Çünkü hedefe sağlıklı ulaşmak için bozuk olmayan bir araç ve iyi bir sürüş gerekir. Buda yetmez. O araçta olanların uyumları da bir unsurdur. 
Toplum yaşamında da bunu göz ardı edemeyiz. İster “milliyetçi, isterse “ilerici” olun. Eğer ortaya koyduğunuz siyasi hedefler ve bunlara ulaşmak için geliştireceğiniz görüşler, söylemler ve metinler ülke gerçeklerine dayanmıyorsa, o ülkenin insanlarının bilinçlerinde yansıma bulmaz. Böylece siyaset alanı, yalnızca kendi mahallelerinde olan insanların duygularına hitap eden bir kısırlığa girer. Bu hal bir yanı ile toplumdaki cepheleşmeyi artırır, öte yanı ile de temel sorunların çözümünü ve gelişmeyi tıkar. “ Milliyetçi” hedefle iki devletli çözüm diyeceksin, ama yaşamın gerçeğinde, markete giden yurttaşın, bir iki ihtiyaç maddesini dertlenerek alırken, orada market arabasını tepe tepe dolduran Güneyden geleni yaşıyorsa, o söylemin bilinçte yeri olmaz. İlericisin diye,  sorunları aşmanın yolu yerine, devamlı olarak Türkiye üzerinden konuşursan; o zamanda esas amacı halk dinamizmini dumura uğratmak olan egemen gücün, bilinçteki hegemonyasını tersten, kendi elinle beslersin. 
Yani” nagivasyonumuz”, Anayasa ve ortak demokratik zemindir. Bunu sarsan her adımla,   hedefe ulaşamayız. Toplum yaşamında da dünyada da yolu bulamayız.

YORUM EKLE

banner608

banner474