Tarihi binayı bırakıp, sınır kapısında yeni bir Başkanlık sarayı yapacaklar…
   Yılda ancak 9 yasa geçirebilen, verimliliği yerlerde sürünen parlamentonun şimdiki binasını terk edip, görkemli bir bina inşa edilecek…
   Bahçesinde futbol, voleybol sahaları olacak…
   İsteyen demli çayını burada içecek…
   Sarayın, parlamento binasının, çay bahçesi ve sosyal tesislerin parasını ada Anavatan ödeyecek…
   Aklı olan bir insan buna karşı çıkar mı?..
   Sözde milliyetçi kanada göre çıkmaz, çıkamaz…
   Federasyoncu kanada göre çıkar…
   Sözde milliyetçi kanat; yağcılık anlayışı ve hayali senaryolarla halka milliyetçilik dersi vermeye çalışır…
   Muhalefet bir saatlik protesto eylemi sonrasında uykuya dalar…
   Günü geldiğinde gider yenisinde ‘halkını’ temsil eder…
   Ülkenin sağına da soluna da güveni kalmayan vatandaş ise tüm bu olanları uzaktan seyreder…
   Kimisi öfkesine hakim olmak için sigarasını tazeler…
   Kimisi facebook’ta içini döker…

Ayrımcılık körükleniyor

   Sözde milliyetçi cepheye göre; yeni saray ve parlamento binasına karşı çıkanlar Anavatanı istemeyenler…
   “Bunlar Türkiye’nin suyunu da elektriğini de istemediler” diyerek, siyaset alanındaki tek görevlerini yerine getirmiş oluyorlar…
   Neden tek görev?..
   Ülkenin çökmüş halini görmezden geldikleri, icraat yapmadıkları, elde edilen olanakları yağmaladıkları ve batırdıkları için; tek görevleri Anavatan kelimesinin arkasına saklanıp, muhalefete saldırmaktır…
   ‘Kıbrıslılık’ kelimesinin arkasına saklanıp, her türlü yatırıma karşı çıkıldığı için, muhalefetin de inandırıcılığı kalmadı…
   O yüzden ‘Yerleşke’ veya ‘Külliye’ projesine yönelik eylemleri pek destek bulmadı…
   Halbuki; sıradan vatandaşın ezici bir çoğunluğunun önceliği Cumhurbaşkanlığı Sarayı veya Parlamento binası değildir…
   Rum arazisi üzerinde ve sınır kapısında görkemli bina inşa etmenin sakıncasını görebildikleri gibi; önceliklerin ne olduğunu bilen bir halk vardır…

Sizler de görebiliyor musunuz?

   Hastanelerin yetersizliğini, uzman doktor ve hasta bakıcı eksikliğini, teknolojiden uzak sağlık sistemlerini görmezden gelebilir misiniz?..
   Yolların durumunu görmezden gelebilir misiniz?..
   Lefkoşa-Girne anayolu dahi güven verici değildir…
   Milli törenlerin yapıldığı Lefkoşa’daki Dr.Fazıl Küçük Bulvarı çöktü, çöküyor…
   Gerekli yatırımların yapılmaması halinde önümüzdeki aylarda tankların bu meydandan geçmesi riskli olacak…
   Lefkoşa-Gazimağusa ana yolu orta refüjde 48 yıldan beri koruyucu bariyer eksikliğinin tamamlanmadığını görmezden gelebilir misiniz?..
   Girne Antik Limanı’nda tarihin nasıl isyan ettiğini, 120 bin insan dışkısının denize akıtıldığını, hemen tüm bölgelerde arıtma ve kanalizasyon sorunlarının yaşandığını görmezden gelebilir misiniz?..
   Ya o Teknecik santralinin durumu…
   İkide bir teklemesi bir yana, çevreye yaydığı zehirler…
   Bölge köylerindeki kanser patlaması…
   Bunları görmezden, duymazdan gelebilir misiniz?..
   Sınır kapılarında muhaceret memurlarının kullandığı bilgisayarların dahi çöktüğünü ‘parasızlık gerekçesiyle’ yenilemediğini önemsemiyor musunuz?..
   Artan suçlar karşısında polis sayısının yetersizliğini görebiliyor musunuz?..
   Önemsiyor; onca sorunu görebiliyor ve düzeltilmesini istiyorsanız anaya bunları anlatır, önceliğinizi ortaya koyarsınız…
   Onu yapamadığınız için ‘öncelikleri sıralayanları’ neredeyse vatan haini ilan edecek kadar kendinizden geçiyorsunuz…
   Bu halinizle Avrupa’nın adını dahi ağzınıza alma hakkınız yoktur…
   Ne var ki; bir süre daha herkes kendi kendini avutmaya, yalan dünyasında gezmeye ve çıkar sağlamaya devam edecek…
   Ama bu günlerin yarınları da var…
   Unutulmasın…