banner564

Ne olacak halimiz!

Bizim nesil hatta yakın yaşlardaki kimseler Ahmet Becerikli ve arkadaşlarını iyi hatırlarlar. Kıbrıs Türklerinin eğlence dünyasının en önde gelen isimlerindendi rahmetli. Tercihleri bizi alakadar etmez ama temiz Türkçesiyle, esprileriyle ve de Kıbrıs Türklerinin içinde bulunduğu konumu yansıtan eserleriyle müthişti.
Cumhurbaşkanlığı konutunun hemen altında bulunan Belediye parkında verdikleri konserlerde ilgi çeken şarkılarından bir tanesinin sözleri hatırladığım kadarıyla şöyleydi,
“Federasyon temelimiz, federasyon temelimiz, seve, seve veririz, seve, seve veririz. Federasyon olmasaydı, da federasyon olmasaydı ne olurdu halimiz, ne olurdu halimiz.
Doktor Küçük, Rauf Denktaş, Osman Örek, üç arkadaş, anlaştılar gardaş, gardaş” diye devam eder giderdi.
Böylesi toplumsal sözler içeren şarkı Becerikli’nin beste denilemeyecek bir eseriydi.
Şarkıda kastedilen federasyon ise o dönemlerde Kıbrıs Türklerinin örgütlenmesinde başrolü oynayan Kıbrıs Türk Federasyonuydu ve başkanı yanılmıyorsam rahmetli Denktaş’tı. Yardım topluyor, ihtiyaçlar karşılanıyor, dış temaslar organize ediliyor Kıbrıs Türklerinin haklılığı önce Türkiye’ye sonra da dünyaya duyurulmaya çalışılıyordu.
Sonuç olarak 1960’ta Kıbrıs’ta federasyona dayalı bir Cumhuriyet oluştu. Ne var ki üç yıl bile sürmeden adanın tamamının hakimiyetini eline geçiren Rumlar sayesinde ortaklık çöktü; kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Rumların eline geçti. Sonraki gelişmeler Kıbrıs Türkleri için malum, on bir yıl oynanan acılı bir süreç ve nihayet 20 Temmuz 1974.
Elli yılı aşkın süre içinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin %70-%30 paylaşımı üzerine oluşturulan federal yapının devamı için müzakereler yapıldı, yapılıyor. Hatta federasyon tezi BM kararları arasında bile yer aldı. Annan referandumunda ortaya konan irade de bir federasyondu.
Güney, referandumdaki iradelerinde de ortaya koydukları gibi oturulan tüm görüşme masalarında hiç federasyona sıcak bakmadı, bir şekilde hep “hayır” dedi.
Federasyona “OXI” demek Rumların bir gurur vesilesi haline geldi ama ne yazıktır ki bizler tarihimizin her döneminde Rumların hayır dediği çözüm şekline sıkı sıkıya sarılmak gafletini devam ettirdik. 
Aksine Federasyonun yerine ikame ettirebileceğimiz projeleri geliştiremedik. Zaman zaman çıkan federasyon karşıtı söylemlerin arkasında durarak bir hedef belirleyemedik.
Hatırlayacaksınız, KKTC’yi tanımaya hazır ülkeler vardı. Başrolde Pakistan vardı, Türki Cumhuriyetler vardı.
“KKTC’yi tanıma yoluna gitmeyin” ricası yine bizden gitti. Bizi tanımaya hazır bu ülkeler nazarında da inanılırlığımızı kaybettik.
Elli yılı aşkın bir zaman dilimi işte böylesi politikalarla heba oldu ve gitti.
Rumların Federal bir sistemi benimsemedikleri, üniter bir yapıda Türklerin azınlık konumunda durmalarını arzu ettikleri gerçeği ortada. Buna rağmen federal bir çözümde diretmek bir elli yılın daha heba olması demektir. Ya da Rum şartları kabul edilerek erimeye rıza göstermektir. Bunlar bilinen gerçeklerdir.
Ne var ki “KKTC yaşatılacaktır” diyenlerin de bu düşünceye gerçekten inandıkları da şüpheli görülmektedir. Bugüne kadar maalesef “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” felsefesinden uzak bir duruş sergilenmiştir.
İnancım o ki Kıbrıs insanına yazık edilmektedir!
Kıbrıs’taki Türk varlığını sonuca vardırmak için ipleri işte bu kararlı iradenin eline alması şarttır. Yoksa Kıbrıs uzlaşmazlığı birilerinin nemalandığı bir maskaralıktan öte değildir! 

YORUM EKLE

banner471

banner474