banner564

Ne yalakalık, ne öfke... 

KKTC İstatistik Kurumu Hayat Pahalılığını açıkladı. HP, Nisan Ayında %5.7. Böylece bir yıllık HP, %88.81 oldu. Türkiye'de ise TÜİK'in açıklamasına göre; enflasyon %69.9 biz ona %70 diyelim. Yani arada %18 fark var. Bir kısım araştırmacının verileri de basına yansıdı. Türkiye’deki %70 enflasyonun, %30’u dışsal faktörlere, %40 ise iç faktörlere dayanıyormuş. Peki bizdeki %88 enflasyonda, iç ve dış faktörler hangi orandadır? Üstelik bizdeki dışsal faktörler nedir? Evet, dünyada artan enflasyon ile petrol ve emtia fiyatlarının artmasının, bizde ve Türkiye’de enflasyon üzerinde aynı olumsuz etkiyi yaratması kaçınılmazdır. Ama Kuzey Kıbrıs’ta TL, resmi para birimi olması nedeni ile enflasyona olumsuz etki yapan dışsal etkenler arasındadır. Evet, TL’nin değer kaybı, Türkiye ekonomisine ve insanına da olumsuz etki yapmaktadır. Ancak bu etki, Kuzey Kıbrıs ekonomisine ve insanına çok daha fazla darbe vurmaktadır. Çünkü sonuç itibarı ile TL’nin sahibi olarak Türkiye bir kısım tedbirler almaktadır. Ama TL kullanan Kuzey Kıbrıs, bu parasal tedbirlerin dışındadır. Örneğin para basılmaktadır. Ama piyasaya sürülen bu likit arzından, KKTC göz ardı edilmektedir. Bunun tipik bir diğer örneği, Türkiye’de uygulamaya konan, Kur Korumalı Vadeli TL Mevduat hesabı uygulamasıdır. Bankalardaki TL mevduatlarının dövize dönmemesi için geliştirilen bu politikayı, beğenirsiniz veya eleştirirsiniz. Bu başka bir şey. Ama resmi para birimi TL olan Kuzey Kıbrıs’ta da bunun hali ile uygulanması gerekir. Bu konuda ilk zamanlarda, “afilli” demeçler verilmesine karşın, uygulanmadı. Peki şimdi ne oluyor? Vatandaş, TL mevduatlarını yerel bankalardan çekip, kendine bu garantiyi veren Türkiye şube bankalarına yatırıyor. Yani bu politikasızlık, ekonomik kriz içinde ve TL’nin ciddi değer kaybı yaşadığı bu dönemde, birde kaynakların yerel ekonomiden ve finans alanından kaçmasını getirmektedir.
Halbuki Türkiye ile ilişkilerimizde, Kuzey Kıbrıs’ın kurumsal yanını odağa koyacak, bilimsel esaslara dayanan, toplumun çıkarları ile Türkiye’nin çıkarlarını sentezleyecek nitelikli bir ilişkiye ihtiyaç var. Bu ise ancak her iki tarafın ihtiyaç ve çıkarlarını gözetecek, nitelikli bir siyasetle mümkündür. Günümüzde yaşadığımız siyasi krizin gerisinde ise, nitelikli siyasi duruşun gelişmesine engel olmak yatmaktadır.
Bir düşünün, seçimlerde %39 oy almış ve kendi Kurultayında da Başkanı %60 oy alarak seçilmiş bir iktidar partisinin Başkanına, hükümet kurdurtulmayacak. Sonra onlara Başkanınız dışında bir vekile siz yetki verin, o hükümeti kursun diyeceksiniz. Sonra da bunu Atanmış bir Bakana, “Türkiye Sucuoğlu’nu istemez” diye söylettirip, halkoyu ve Kurultay iradesi ise seçilen birini çekil diye, istifaya da davet edeceksiniz. Peki bütün bunların gerisinde yatan ne? Türkiye ile ilişkilerin her alanda nitelikli bir hale ilerlemesini darbelemek. Çünkü bundan iki şey ürer. Biri kişiliksiz, kimliksiz bir duruş. Diğeri ise tepkinin beslediği, öfkeli, retçi duruş. Üstelik bu öfkeli retçi tutumda da iki davranış vardır. Biri her şeye tepki koyan retçi tavır. Öteki ise açıktan reddetmeden, içten içe kaynayan ve karnından konuşarak söven sayan tavır. Bugün her iki tavır da toplumda vardır.
Evet bugün yaşananlar asla kabul edilemez. Ama yalakaların ve tepkicilerin oluşturduğu koridor içine sıkışmadan, inat ve ısrarla, Türkiye ile Kıbrıs Türk halkının, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanların; demokratik irade temelinde, karşılıklı çıkar ve bu coğrafyada var olmak için, karşılıklı bağımlılık zorunluluğu temelinde, eşit saygı ile ilişkiyi devam ettirme ve geliştirme azmi ile hareket etmek gerekir. Bunu savunmak kolay değil. Çünkü o koridorun iki duvarından da sille gelecek. Ama ne yalakalık, ne öfke. Israrla nitelikli ilişki talebi her şeye karşın önde olmalı.  

YORUM EKLE
YORUMLAR
ARDA GENÇ
ARDA GENÇ - 2 yıl Önce

15 KASIM 1983'TEN BERİ KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ'NDE 33 HÜKÜMET KURULDU.YANİ ORTALAMA BİR HÜKÜMETİN ÖMRÜ SADECE 13 AY.BİR AN ÖNCE İSTİKRARLI BİR YÖNETİM İÇİN RUMLAR GİBİ DEVLET BAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNE GEÇMELİYİZ.TAM BAĞIMSIZ BİR ÜLKE İÇİN DEVLET BAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNE GEÇMELİYİZ.YOKSA ÜLKECE BATACAĞIZ.DÜNYA'NIN EN İYİ EKONOMİSİNE SAHİP AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ BİLE BAŞKANLIK SİSTEMİYLE YÖNETİLİYOR.ÇOK DA BAŞARILILAR.

Vatandaş
Vatandaş @ARDA GENÇ - 2 yıl Önce

Anladık be gardaş,ağzında sakız ettin devamlı çiğniyorsun..Nereye baksak senin başkanlık sistemi önerin tutturmuş gidiyorsun...Baydın artık..Anladık bişeyler biliyorsun da,bildiğini kendine sakla usandıdın çünkü....

Öz
Öz - 2 yıl Önce

Kıbrısta, 2 devlet, 2 halk ve 2 demokrasi var diye bir terane tutturulmuştu.
Devlet, uluslararası toplumda,Türkiyenin bir alt entitesiydi.
Halk, K/Türk toplumu ve ondan kat be kat fazla, Türkiyeden getirilenlerdi.
Demokrasi, bir tek göreceli demokrasi vardı, Son olaylarla, o da bitti.Geçmiş olsun

banner608

banner474