banner564

Neden bir marşımız yok?

Devlet olmanın hazzını tattığımız 15 Kasım kutlandı. 
Kimilerine göre vazgeçilmemesi, sahip çıkılması gereken bir devlet, kimilerine göre “Ka Ka Te Ce”!
Dünyadan izole edilişimize neden olan yapı! 
Hâlbuki dünyadan izole edilişimizdeki en büyük etkenin kendimiz olduğunu bir türlü kabullenemiyoruz; İş bilmezliğimiz, tembelliğimiz, hazır yiyiciliğimiz, sadece devlet kapısını geçim kaynağı olarak görmemiz… 
Bir de azınlıkta da olsalar, kurduğumuz bu devletten bir an önce kurtulma istenci içinde hareket edenler.
Her önüne gelene devletini şikâyet etmekten çekinmeyenler.
Hep merak etmişimdir, aradan 36 yıl geçti, neden bir KKTC marşımız yok?
Evet, gönülden bağlı olduğumuz, Anavatanımızla birlikte var olduğumuz günden beri terennüm ettiğimiz bir İstiklal Marşımız var da mademki bir devletiz, neden bir marşımız yok? 
Yıllar önce Osmanlının çöküş dönemlerinde parçalanan Trakya’dan bir parça kurtarabilmek düşünceleri içinde Enver Paşa’nın dürtüleriyle oluşan ve Batı Trakya Devleti olarak adlandırılan, sonradan kaybolan yapının bile bayrağı,  bir marşı vardı.
36 yıl önce Meclis kapısı önünde rahmetli Denktaş KKTC’nin kuruluşunu ilan ederken, hasta yatağından kalkıp gelen, mücadele liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün gözyaşlarına boğuluşunu hatırlarım.
Hepsi de rahmet istedi, Doktorun, Denktaş’ın ve Osman Örek in heyecanla bir birlerine sarılışları.
Mücadelede üzerine düşeni yapma huzuru içindeki insanların mutlu son olarak gördükleri devlet ilanına olan inançları.
Buna karşın Meclisteki oylamada ‘evet’ oyu için havaya kalkan titrek ellerin varlığı.
İşte içinde yaşadığımız günün sonuçlarının sebebi o titrek ellerin varlığının giderek güçlenmesidir.
Daha büyük bir cesaretle, içinde yaşadığı, nimetlerinden yararlandığı yapıyı inkar edebilmesi, yok olması için canla başla işbirlikçilik yapabilmesidir.
KKTC’yi yaşatacağız diyenlerin ise aradan 36 yıl geçmesine rağmen “ebediyen sahip çıkacağız” yaklaşımlarını sürekli  terennüm etmelerine rağmen bir KKTC marşının esirgenmesidir!
Bu nasıl yaşatma istencidir, anlayabilmiş değilim.
Devletinin daha iyi ve sağlıklı ortamlarda yükselebilmesi için, önce yönetimde olanların sonra da halkın fedakarlıklarda bulunması şart! 
36 yıldır bunu görebildik mi? 
Ganimetten, ganimetçi ruhundan vazgeçebildik mi?  
Geçtiğimiz gün sevgili Reşat Akar güneydeki vatandaşın ülkesine olan yaklaşımıyla, kuzeydeki vatandaşın yaklaşımının mukayesesini yaptı, çok isabetli bir de örnek verdi.
Kuzeyden güneye alış verişe giden bir Türkün, Rum esnaftan KDV kesintisi yapılmadan faturasız alış-veriş talebine aldığı cevap, kuzeyde yaşayanların MR ını daha net bir şekilde ortaya koyması bakımından önemlidir. 
Karakterini, içinde yaşadığı devlete bağlılığının ölçüsünü yansımaktadır. 
Nankörlükler ve ihanetler çemberi içindeki bir yapının yaşaması, yaşatılması o kadar zor ki!

YORUM EKLE

banner471

banner474