Kendi ayakları üzerinde durmayı başaramamış olan Kuzey Kıbrıs’ın en önemli sorunu siyasi yapının yetersizliği ve beceriksizliğidir…
Son 47 yılda iktidara gelen sağ ve sol partilerin ana hedefi sadece olanı ve olmayanları dağıtmak ve en ufak bir sorun karşısında Türkiye’den yardım istemek oldu…
Her fırsatta Türkiye’den yardım isteniyorsa ve sağlanan yardımlar hedeflerin dışındaki maksatlar için kullanılıyorsa; o zaman parayı verenin hesap sorma, hatta azarlama hakkı doğar…
AB Troykası, bundan 8 yıl önce bankaları iflas eden Güney Kıbrıs’a para verirken ağır şartlar koymuştu…
Rum Yönetimi, mevduatların tıraşlanmasına kadar tüm şartları kabul etmek zorunda kaldı…
Limanlar özelleştirildi, yeni yatırımlar teşvik edildi, elektrikte özel sektör yönetiminde doğal gaza geçilmesi yönünde adımlar atıldı…
Bir yıl önce Larnaka Limanı ve Marinası’nın anahtarları da özel bir şirkete devredildi…
Bizzat dönemin Rum lideri Anastasiadis verdi anahtarları…
Ve özel şirketin sahiplerine yatırımlarından dolayı teşekkür etti…
Bizde Gazimağusa limanının özelleştirilmesi sadece ‘gündeme geldiği zaman’ ortalık ayağa kalktı…
Vay efendim vay…
Stratejik bir yer özele peşkeş çekiliyormuş…
Öyle mi?..
Öyleyse çürütüp, kapatın…
Çok zamanı kalmadı…
Ekonomik protokoller
Türkiye’nin şartlarına gelince
Kuzey Kıbrıs’a parayı veren Türkiye hükümetleri, her yıl yenilenen ‘Ekonomik ve Mali Protokol’ çerçevesinde öncelikle kamuda verimliliğin artırılmasını ve bazı kurumların özelleştirilmesini önerdi…
Her protokol döneminde bu öneriler kabul edildiği halde gereği yerine getirilmedi…
Kamu reformu yapılmadı, Elektrik Kurumu ve Telekomünikasyon konusunda bırakın özelleştirmeyi, özerkleşme de yapılmadı…
Eğitim ve sağlıkta tam güne geçilmedi…
Vardiya düzenine bile geçilemediği için; gümrük ve sağlıkta yüz milyonlarca liralık harcama yapıldı.
Tasarruf önemsenmedi
Kamu bankalarına ve Türkiye’ye karşı ağır borç yükü bulunan küçücük bir ülkede tasarrufu özendirmek yerine, bol keseden harcamalara gidildi…
Pandemi sürecinde dahi harcamalar kısıtlanmadı…
Bir de ekonominin lokomotifi olan turizm ve eğitim sektörünün önünü açmak yerine; kısıtlamalar ve ağır şartlarla ülke ağır bir krizle yüzleşti…
Yaratılan enkazın kaldırılması hiç de kolay olmayacak…
Şimdiki hükümetin de işi çok zordur…
Belediyeler reformu kısmen yapılsa da, bunların büyük bir kısmı borç altındadır…
Haziran ayında ‘enflasyon rakamlarına göre’ yeni bir maaş artışının yapılması sonrasında belediyelerin de devletin de maaş ödemeleri daha da zora girecek…
Nereden bakarsak bakalım önümüzde kritik bir süreç vardır…
Bu süreçte tahribatı azaltabilmek için katı kuralların uygulamaya konması şarttır…
Anavatan Türkiye’nin her yıl verdiği milyar milyarlar ile Gelene gidene statiğimiz Rum malları ve ganimet zenginliği Toplumumuzun cebinden her gün toplanan paralar kırk yıldır KKTC’yi ayakta tutamamış ise bu saatten sonra KKTCnin ayakta durabilmesi mümkün değildir ?
Kırk yıldır içine düştüğümüz düzen ile yönetemeyip bakımsızlıktan çürüyüp dökülen Ülkemize kaynak diye Fakirleşen Anavatan Türkiye’ye artık avuç açamayacağımızı bilmeyenimiz mi var ? Feci deprem sonrası Türkiye ekonomisi 19. sıradan bugün maalesef 23. sıraya düşmüştür ! Gayrı safi milli hasılada düşüşler yaşayan Türkiye’de dövizin dizginlenebilmesi için deprem sonrası milyarlarca kaynak harcanmaktadır ? Gerçekçi olalım Türkiye’nin bir kat fakirleşmesi KKTC ‘nin on kat fakirleşmesi demektir ! Bu kötü günlerimizi bile yarınlarda arayar olacağımız kesindir ? Kırk yıldır bizim olmayan topraklar üzerinde Ben yaparım olur deyip zil çalıp oynadık ‘ ne Yatırımcı, AB ve BM dedik Ülkemizden herkesi kovduk ! Londralı Türkler ve İngilizler de dahil Kazıklayıp geri göndermediğimiz yatırımcı kalmadı ! Bugünlerde ise KKTC’de kazıklanacak Toplumumuzdan başkası kalmamıştır ! Maaş kesintileri ile maaşsız günlerimize şimdiden hazır olalım !
Dün ne Ekmiş İsek Yarın onu Biçeceğimiz Bir Gerçektir !
FOR Ever TRNC