Adam, 2004 yılında ana muhalefet lideri olarak Türkiye’nin, Kıbrıs’ta kalmasını öngören Annan Planı’na güçlü bir destek verdi…
Belirli sayıda Türk askerini, garantörlüğün devamını, üzerinde gelişme olmuş arazilerin Türklerin kullanımında olmasını ve dönüşümlü başkanlığı kabul etti…
Güçlü bir şekilde “evet ”in yanında yer aldı…
Adam daha sonra Cumhurbaşkanlığı sarayına oturdu…
Ve sihirli bir el onun 180 derece değişmesine yol açtı…
Bu elin Atina’dan uzandığını artık sağcımız da solcumuz da kabul etmeli…
Ve bu gerçek uluslararası toplantılarda güçlü bir şekilde dillendirilmelidir…
Anastasiadis’in değişmesine yol açan “iki güçlü” nedenden biri budur…
Yunanistan hükümeti, ekonomik iflastan kurtulabilmek için AB’den 200 milyar Euro’yu aşkın para aldı…
Türkiye’de 15 Temmuz darbesi sonrasında çok sayıda subayın ülkeyi terk ederek kendilerine sığınmasını ‘güç’ hanesine kattı…
Euronews muhabirinin Yunanlı emlakçılarla gerçekleştirdiği röportajlara bakılırsa, yüzlerce ‘üst düzey’ Türk vatandaşının Yunanistan’a yerleşerek mülk almasını da ‘önemli bir avantaj’ olarak hesapladı…
Tüm bunlara bir de Afrin operasyonunun eklenmesiyle birlikte Yunan hükümetinde ‘Bekle, gör’ politikası daha da sağlamlaştı…
İşte Anastasiadis’i değiştiren ‘iki önemli nedenden’ bir tanesi budur…
Kuzeye bakınca…
İkinci nedene geçelim…
Adam başını çevirip kuzeye bakıyor…
Karşısında Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın yaptırmış olduğu ‘Rekabet edebilirlik raporu’ var…
KKTC’nin durumuna bakıyor ve 137 ülke içinde 109’uncu sırada olduğunu görüyor…
Hâlbuki yaşanan banka iflaslarına karşın kendi devleti (Güney Kıbrıs) 64’üncü sırada yer alıyor…
Adam bir an için düşünmeye başlıyor:
-Türkiye; bunlara her yıl 300 milyon dolardan fazla para yardımı yapıyor…
-Savunma masraflarını karşılıyor…
-Üniversitelerine denklik vererek 70 bin öğrencisini gönderiyor…
-Büyük holdinglerin TC bankalarından borçlanarak adada 100’er, 200’er milyon dolarlık yatırım yapmalarını teşvik ediyor…
-Yılda bir milyon turist gönderiyor…
Ama bunlar hala kendi ayakları üzerinde duracak noktaya gelemiyor…
Hayvanlar hastalıklı…
Su boruları asbestli…
Yolları çökmüş…
Kanalizasyon sorunu çözümlenmemiş…
Tarihi eserler kuş yuvasına dönmüş…
Parkları, yeşil alanları yok…
Sağlık sistemleri hasta…
Yağmur yağdığında elektrikler kesiliyor, telefonlar ve TV’ler susuyor…
Emekli sayısında dünya birincisi…
Kamu bankaları en ufak bir rüzgârda Allaha emanet…
Sigarayı çekiyor ve karar veriyor
Adamın başı dönüyor…
Sigarasını yakıp bir nefes çektikten sonra, çok sevdiği Mustafa’sından uzaklaşma kararı alıyor…
“Olmaz, olmaz, bu iş olamaz” şarkısını çalmaya başlıyor…
Dörtte bir nüfusa ‘başkanlık koltuğu’ vermek…
Binlerce Rum arazisini bağışlamak…
Türkiye’nin garantörlüğünü kabul etmek…
“Deli olmam lazım re Mustafa” diyor…
Gerçek durum budur…
Happy Çarşamba pazarı…
