banner564

Nereden, nereye geldik?..

   Soğuk bir kış gecesi…

   Henüz 3 yaşındaki ‘Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Başpiskpos Makarios, devletin iki kurucusundan biri olan Ortodoks Hristiyanlara ‘Çifte Noel’ müjdesi veriyor…
   Bunun için de silahlı teröristleri, diğer kurucu ortak olan Müslüman Kıbrıslı Türklerin üzerine gönderiyor…
   Tahtakale’de, Küçük Kaymaklı’da yaşayan Türkler öldürülüyor, sağ kalanlar ‘daha güvenli’ bölgelere göç ediyor ve çadır hayatına başlıyor…
   İnsanlık dışı bu katliam hareketi ilerleyen yıllarda devam ediyor…
   Ada’ya 1964 yılında ayak basan Birleşmiş Milletler Barış Gücü de yaşanan vahşeti sadece uzaktan seyrediyor…
   Hiçbir güç, Kıbrıslı Türkleri koruyucu önlemler almıyor…
   Türkiye hükümetleri de zaman zaman uyarı mesajları yayınlıyor veya Kıbrıs semalarında savaş uçaklarını uçuruyor ve Rumların bir miktar frenlenmesini sağlıyor…
    Kıbrıslı Türkler 1963-1974 döneminde 100’den fazla köyden göç ettiriliyor…
   Kuşkusuz; o günlerin acısını, yaşanan zorlukları dünyaya anlatabilmek kolay değildir…
   Bırakın dünyayı, genç Rumlara, hatta kendi gençlerimize anlatmak da kolay değildir…
   Özellikle anneler, babalar, dedeler, nineler ve okullarımızın bu konuda ciddi sorumlulukları vardır…
   Geçmişini bilmeyen toplumların, mutlu bir geleceklerinin olamayacağını düşünmek ve ona göre tavır belirlemek gibi sorumluluklarımızı unutamayız…
   Rum Yönetimi, kilisenin de ağır baskısıyla kendi gençlerine 1974 öncesini anlatmıyor…
   Bizlere yaşatılanlardan söz etmezken, adada felaketin 1974’te Türkiye tarafından başlatıldığını öğretiyor…
   Ve küçücük beyinler tamamen Türk düşmanlığına dayanan bir eğitim sisteminin etkisinde kalarak, bizlere karşı nefret duygusu besliyor…
   Öyleyse; bu yanlışı doğruya çeviremediğimiz sürece, iki toplumun bir arada yaşayabilmesi, ortak ticaret ve evlilik yapması mümkün değildir…
   Bazı istisnalar kaideyi bozmaz…
   Rum toplumunda ezici bir çoğunluğun bizlere iyi gözle bakmadığını saklayarak veya görmezden gelerek olumlu bir sonuca varamayız…
 
Uzun bir yol var

   Öncelikle yaşadığımız acı gerçekleri doğru bir şekilde kendi çocuklarımıza anlatabilmeliyiz…
   TMT’nin bir terör örgütü olduğunu söyleyen ve 1963-74 arasındaki olayları çocuklarımıza anlatmak yerine; tam tersi iddialara yer veren kişilerin eğitim kurumlarından uzaklaştırılması şarttır…
   Böylesi saçma düşüncelerin, geleceğimizi karartmaktan başka hiçbir işe yaramadığını  görebilmeliyiz…
   Devlet olanaklarından dışlanarak, çadırlarda veya yıkılmaya yüz tutmuş eski evlerde yaşamaya mahkum edilen Kıbrıs Türk halkının haklı mücadelesini kendi gençlerimize dahi anlatamıyorsak, onlara en büyük kötülüğü yapmış oluruz…
   Ayrıca; etkili yöntemlerle bu gerçekleri Rum toplumuna da anlatmanın şart olduğuna inanıyoruz…
   Özgürlüğe kavuşmak ve demokratik bir düzen içinde yaşamak bizler için kolay olmadı…
   Çok sayıda insanımızı kaybettik…
   Hayatını kaybetmeyenler büyük acılar yaşadı…
   Özgürlük herkesin hakkıdır…
   Ama bugünkü dünya düzeninde dünyanın birçok ülkesinde baskı ve zulüm altında yaşayan milyonlarca insan vardır…
   Türkiye’nin sağladığı güvenlik ortamında özgürlüğümüzü koruyabilmeliyiz…
    Karanlık ve soğuk evlerde, ya da çamur altındaki çadırlarda yaşam sürerek, kanlı saldırılara karşı direnen insanlar sayesinde bu günlere geldiğimizi unutma hakkımız yoktur…
   Şehitlerime bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz… 

YORUM EKLE

banner471

banner474