banner564

Neresi doğru?

  Seçim sonuçlarının netleşmesi sonrasında sevinenler ve üzülenler oldu...
  Öfkesine yenik düşenler, hatayı kendinde değil de başkalarında arayanlar oldu...
  Halbuki; “İğneyi önce kendine, sonra başkasına batır” diye bir atasözü vardır...
  Nerede yanlış yaptık, neden böyle oldu, kimleri kaybettik, kimleri kazanamadık?..
  Bunların sağlıklı bir değerlendirmesini yapmadan, öfke ve şiddet içinde başkalarını suçlamak doğru değildir...
  Bir defa bugünkü parlamentonun üyesi olan ve böylesi saçma bir seçim sistemine oy veren herkes halkın nazarında suçludur...
  Yapılan; hem halkın iradesine saygısızlık, hem de ülke çıkarlarına zarar vermektir...
  Çarşaf büyüklüğünde bir oy pusulası ile sandığa gitmenin anlamı nedir?..
  Binlerce karma oyun iptal edilmesi sonrasında vijdanlar sızlamıyorsa diyecek bir şey yoktur...
  Yazık, günah değil mi?..
  Seçim sisteminin sakat olduğu aylar öncesinden söylendiği ve uyarıldığı halde; bunu dikkate almayanların sayesinde maalesef sağlıklı bir seçim yapılamadı...
  Halkın yüzde 38’i sandığa gitmedi...
  Gidenlerin önemli bir kısmı oy pusulasını doldururken akla karayı seçti...
  Oyunun geçerli olup, olmayacağından emin olamadı...
  Bunun sorumlusu olanlar hiç olmazsa bugünden itibaren sağlıklı bir değerlendirme yapmalı ve halktan özür dilemelidir...

Trajikomik bir durum
 
  Yaratılan çarpık sistem sayesinde seçim sonuçları dün akşam saatlerinde ancak netleşti...
  Tanınmayan bir devlet olduğumuz için; kendi kendimize oynadığımız bu komedi tiyatrosu sadece Türkiye ve Kıbrıslı Rumların ilgisini çekti...
  Güneyde 600 bine yakın seçmenin katıldığı seçimlerde sonuçlar bir saat içinde açıklanıyor...
  Kuzeyde 180 bin seçmenin kullandığı oyların partilere ve adaylara yansıması 2 günde belli oluyor...
  Ve böylesi trajikomik durumu yaratan insanlar olarak, müzakere masasında Rumlardan ‘Ülke yönetiminde eşitlik’ talep ediyoruz...
  Adamlar “Siz hangi beceriyle bunu istiyorsunuz?” diye sormaz mı?..
  Ayrıca hemen her yıl bir hükümetin kurulması nedeniyle ülkede her şeyin geriye gittiği gözler önündedir...
  Türkiye’den kaynak akışının bir miktar kısılması durumunda burada yaşanacak felaketin boyutlarını bizler tahmin edebiliyoruz...
  Ama siyasiler bunun farkında değiller...
  Hem Türkiye’den kaynak akışı isteniyor, hem de bazı kesimler Türkiye’ye karşı tavır alarak seçim propagandası yürütüyor...
  Ve halkımız da bu gerçek karşısında, istemese dahi başka partilere yöneliyor...

Neden sağ partiler? 
 
  Halkın sağ partilere yönelmesinin iki önemli nedeni vardır:
  Birincisi Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türkiye’nin etkin garantörlüğünün devamı ve Türk askerinin adada kalmasını öngören siyasetleridir...
  İkincisi Türkiye’yi ‘Anavatan’ olarak görmeleri ve bunu çekinmeden ortaya koymaları, ikili ilişkileri kuvvetlendirmekten yana olmalarıdır...
  Solun kaybı ise Türkiye’ye yönelik haksız eleştiriler ve temelsiz Kıbrıs politikalarıdır...
  Rum tarafının sıfır asker, sıfır garanti konusundaki şartlarını görmezden gelerek ‘çözümden başka bir seçenek yoktur’ şeklindeki temelsiz siyaseti sürdürmeleridir...
  Meydanlarda “Benim yurdum işgal altında” şarkılarının söylenmesidir...
 Halkımız, yurdumuzun değil haklarımızın işgal altında olduğunu çok iyi biliyor...
  Halkımız, 1963-74 döneminde haklarımızın nasıl gasp edildiğini de biliyor...
  Türkiye’nin buradan tamamen çekilmesi durumunda nelerin yaşanabileceğini anlamakta zorlanmıyor...
  İşte o nedenle yeni bir sol anlayışa ihtiyaç vardır...
  Ülkede adaletli bir düzen kurulmasını istemeyenler olabilir...
  Bazı çıkar çevreleri yolsuzluk soruşturmalarından korkabilir...
  Ancak adaletli bir sistem talep eden insanların önceliği can ve mal güvenliğidir...
  Bunu akıldan çıkaranlar kaybetmeye mahkumdur...
YORUM EKLE

banner608

banner473