Kıbrıslı Türkler; 2004 yılında Annan Planı’na “evet” demişlerdi...
Annan Planı ‘iki bölgeli, iki toplumlu’ bir federasyonu içeriyordu...
Federasyon ‘iki kurucu devlet’ tarafından oluşturulacaktı...
Garantiler;1960 anlaşmalarında olduğu gibi devam edecekti...
İki bölgeliliği koruyabilmek için Girne, Kıbrıs Türk yönetiminde olacaktı...
Dönüşümlü Başkanlık sistemi vardı...
“Evet”in en önemli nedenleri bunlardı...
Rum tarafı ise “hayır” oyu kullanırken, özellikle AKEL, varılacak anlaşmanın belirlenen tarihlerde uygulanabilmesi için Güvenlik Konseyi tarafından garanti edilmemesini gerekçe göstermişti...
O dönemde Meclis Başkanı olan, AKEL’in eski lideri Dimitris Hristofyas, Annan Planı’nın referanduma sunulması öncesinde ‘yoldaşı’ Mehmet Ali Talat’a şöyle demişti:
“Deli misin, tabii ki evet diyeceğiz...”
Talat’a bu sözlerle güvence verdikten sonra, referanduma bir hafta kala; 180 derecelik dönüş yapan Hristofyas, karşımıza “Güvenlik Konseyi varılacak anlaşmanın uygulanmasını garanti etmeli” diyerek “hayıra” döndü...
Şimdi ise aynı AKEL ‘garantörlükleri’ dışlayan bir anlaşmadan söz ediyor...
“Eğer çözüm taslağı garantileri içeriyorsa, kimse bizden oy beklemesin” diyor...
AKEL’in bu tavrı ne anlama geliyor?..
Kıbrıslı Türklerin taleplerini hiçe sayma...
Garantilerin yer alacağı yeni bir çözüm planına yine hayır...
Mülkiyet konusu
Kim ne derse desin, Rum tarafı çok başarılı bir siyaset yürütüyor...
Tüm partiler, Ulusal Konsey’de alınan kararlar çerçevesinde hareket ediyor...
Anastasiadis, kendisinin söyleyemediklerini, diğer parti liderlerine söyletiyor...
Hatta DIKO lideri Nikolas Papadopulos, her fırsatta Anastasiadis’i suçlayarak ‘garantilerin ve iki bölgeli federasyonun yer alacağı’ bir çözüme karşı olduklarını açıklıyor...
EDEK Partisi de öyle...
Rum Meclis Başkanı Omiru, daha dün yaptığı açıklamada, garantileri içeren bir çözüm planının referanduma götürülemeyeceğini söyledi...
Peki bizim taraf?..
UBP’nin de yer aldığı koalisyon hükümetinin programında ‘tek egemenlik, tek devlet, tek vatandaşlıktan’ söz edildi ama garantilere yer verilmedi...
Cumhurbaşkanı’nın Sözcüsü bir başka sorun...
İkide bir garantilerin ‘tabu olmadığını’ söylüyor...
Kısacası ülkemizdeki partilerin sağı da, solu da şimdiden ‘tavla teslim’ bir görüntü içinde...
Böylesi bir ruh haliyle, bir sabah uyandığımızda kendimizi boşlukta bulmamız hiç de sürpriz olmayacak...
Mülkler hala satılıyor
Rum tarafından yapılan açıklamalarda, iki liderin ‘mülkiyet’ konusunu görüştüğü belirtiliyor...
Politis Gazetesi’ne bilgi veren kaynak doğruları söylüyorsa; 1974 öncesindeki mülkiyet durumuna dönülmesi kabul edilmiş durumda...
Bu ne demek bilir misiniz?..
Herkes evine...
Yine o haberin içinde ‘iade, takas ve tazminatın’ yer alacağı belirtiliyor...
Yani, gerçek mülk sahibine sorulacak:
“Evini mi istiyorsun, yoksa karşılığında güneydeki Türk malını mı?.. Ya da parasını mı?..”
Mülk sahibi Rum “evimi” dediği anda, içindeki Türk kapı dışarı...
Peki bu adam nereye gidecek?..
Güneyde mülkü varsa bile, hangi güvenlik altında Limasol ya da Baf’a geri dönüş yapacak?..
Veya gittiği yerde evini bulabilecek mi?..
Rumlar, Kıbrıslı Türklerden kalan arazilerin üzerinden yol geçirdi...
Eski evler yıkılarak, belediye parkı oldu...
Larnaka Havaalanı da Türk arazisi üzerinde kuruldu...
Öyleyse; Kıbrıslı Türkün hali ne olacak?..
Diyalog’un haberi
Bir başka önemli konuya geçelim...
Diyalog; bugünkü manşet haberiyle, KKTC devletini yönetenlerin yapmadığını yaptı...
Bu haber, halen Rum mülklerinin ekmek, su gibi satıldığı bir dönemde herkesin aydınlanmasını öngörüyor...
Görüşüne başvurulan Rum İçişleri Bakanı Hasikos; yürürlükteki ceza yasasına dikkat çekerek, Rum mülklerini alan veya satanların 7 yıla kadar hapislik cezası alabileceklerini söyledi...
Ne var ki; KKTC yetkililerinin sesszliği nedeniyle çok sayıda Rum mülkü satışa sunuluyor...
İnsanlar, başlarına nelerin gelebileceğini bilmeden tüm birikimlerini harcayarak bu mülklerden satın alıyor...
Çözüm olması durumunda KKTC devleti ile Türkiye’nin sorumlu olacağını düşünüyor...
Elindeki KKTC Tapu’sunun ‘yasal olduğunu’ düşünüyor...
O tapu, KKTC yasalarına göre geçerli olabilir...
Ama olası bir çözümden sonra ortada KKTC olmayacak...
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘yasal devlet’ olarak yürürlükteki kanunları geçerli olacak...
Ve kapıya dayanan Rum polisinin bizlere ne diyeceğini şimdiden düşünmeye başlamalıyız:
“Hade re Hasan, Mehmet, Mustafa, Ayşe, Fatma, Kadriye... Dışarı...”
“Ama ben KKTC’ye güvendim tüm paramı harcadım...”
Öyleyse git sana bu güvenceyi verenleri dava et...
1974’ten bugüne gelmiş, geçmiş tüm Cumhurbaşkanlarını, Başbakan ve bakanlarını dava et...
Sonucu ne olacak?..
Eğer varılacak anlaşmanın içeriğinde bu konuda ‘tazminat garantisi’ veriliyorsa, herhangi bir sorun yaşanmayacak...
Verilmiyorsa...
İşte o zaman çok acılar yaşanacak...
Bu konuda farklı bir savunması olan varsa; buyursun konuşsun ve halkımızı rahatlatsın...
Bekleyeceğiz...