banner564

Niye böyle oldu?

  Güzel ülkemiz özellikle son 20 yılda kötü yönetildi...
  Çevre talan edildi, yollar bozuldu, sağlıkta sıkıntılar arttı, eğitimde başarı düzeyi geriledi, yabancı lisan konuşan genç sayısı neredeyse sıfırlandı, kamuda hizmetler yok denecek kadar azaldı...
  Birilerinin el atması halinde bu sıkıntıları 2-3 yıllık bir sürede çözmek mümkündür...
  Fakat halkın devlet yönetimine ve KKTC’deki gıda maddelerine yönelik güvensizliğini ortadan kaldırmak çok zordur...
  Borular patladığı, eriyip, çürüdüğü için musluktan akan suya güvenemiyoruz...
  Kasaptan aldığımız ete, manavdan aldığımız sebzelere de güvenemiyoruz...
  Hayvancılar bile, önü alınamayan hastalıklardan yakınıyor...
  Veteriner Dairesi ‘eleman eksikliği’ gerekçesiyle, hastalık ihbarları karşısında gerekli önlemleri alamıyor…
  Sular altında yemlerle beslenen hayvanlarda Aflatoksin meydana geliyor…
  Yani hayvan zehirleniyor, sütü ve eti de zehirlenerek kanserojen etki yapıyor…
  Bunları bir çırpıda nasıl düzelteceğiz?..
  Uzun yılların ihmali sonucunda üretimin dibe vurduğu bu ülkede kendi ayaklarımızın üzerinde nasıl duracağız?..
  Bilen varsa dinlemeye hazırız… 

Nedenleri biliniyor

  Uzun yıllar kuyu suyuna muhtaç bırakılan insanların gün gele sıkıntı yaşayacağını, hayatını kaybetme noktasına geleceğini düşünen olmadı...
  Güneyde olduğu gibi denizden arıtma yöntemiyle insanlara içilebilir kalitede su servisi yapılmadı...
  Kuyulardan bedava çekilen suları halka parayla satmak suretiyle gelirlerini artıran belediyeler, sadece istihdam yapmakla yetindi...
  Hükümetler ve belediyeler hayati sorunlarımızı önemsemedi...
  Şimdi Anamur’dan gelen suyun dağıtımında sıkıntılar yaşanıyor...
  Alt yapıya para ayıramayan belediyeler, çürümüş, patlamış boruları değiştiremiyor...
  Hükümet de bu tür hayati konulara bütçe ayırmıyor...
  Son 44 yılın gündemini sadece ve sadece kamuya istihdamlar, üçlü kararnameler, tepeden atamalar, siyasi hesaplaşmalar, toplumu kamplara ayırma taktikleri oluşturdu...
  Böylece 70’ten fazla kadın örgütü, 50’den fazla çevre, 10’dan fazla medya örgütleri oluşturuldu...
  “O senin partinden, diğeri benden” denilerek kamplara ayırdıkları insanları birbirine düşman hale getirdiler...
  Aileleri böldüler, kardeşi kardeşe küstürdüler...
  Bunun adına da ‘siyaset’ dediler...

Şimdi ne olacak?

  Parçalara ayrılmış, küstürülmüş, ağır hastalıkların kucağına atılmış bu toplum artık kendi kurumlarına, kendi üretimine güvenemez hale geldi...
  Yediklerinden, içtiklerinden korkar oldu...
  Lokantada masaya getirilen ekmeğin hangi fırından alındığını dahi sormaya başladı...
  Bazı fırınlarda arıtılmış su kullanılmakla birlikte, bazılarında şebeke suyu kullanıldığını bilen insanların bu hassasiyetine hak vermemek elde değildir...
  Sadece ekmek değil...
  Yediği etin Brucellalı olup olmadığından emin olmayan vatandaş, garsona “iyice pişir, yansın” diyor...
  Kuşkusuz; etler iyice pişse de psikolojik olarak etkileniyorsunuz...
  Etten, sütten, peynirden, hellimden, ekmekten, sebze ve meyvelerden şüphe duyuyorsanız...
  Sağlığınız risk altında olur...
  Ayrıca, güvensizlik bunalımına düşersiniz...
  Üzücü de olsa bunlar günümüzün gerçekleridir…
  İstesek de gizleyemeyiz…

YORUM EKLE

banner608

banner474