banner564

Onlar çalışıyor, bizler didişiyoruz

Güney Kıbrıs’taki ekonomik krizin etkileri mutlaka bir süre devam edecek...

   Ne var ki; inanç ve sabırla yürüttükleri çabalar sayesinde, bu kriz bizlerin tahmin ettiği gibi çok uzun yıllar sürmeyecek...

   Bundan 40 yıl öncesine dönelim...

  Yaklaşık 200 bin Kıbrıslı Rum; Barış Harekatı sonrasında ev ve işyerlerini terk etmek zorunda kaldı...

   Aylarca çadırlarda yaşadılar...

   Göçmen olmayan varlıklı Rumlar, göçmen olanların yardımına koştu...

   Dış ülkelerdeki Rum ve Yunanlı zenginlerden büyük paralar geldi...

   Yaralar bu şekilde sarıldı...

   Narenciye bahçelerini kuzeyde bıraktıkları için 1980’e kadar limon ihtiyaçlarını kısmet ithalat, kısmen Pile üzerinden kaçak yollarla kuzeyden temin ettiler...

   Bu arada planlı bir şekilde fidan dikerek, yeniden üretime geçtiler...

   Güney Kıbrıs’ın şu anda birinci ihraç ürünü patates, ikincisi de narenciyedir...

 

Kuzeyde gerileme dönemi

 

   Bizler; askeri zaferin sarhoşluğunda narenciyenin kıymetini pek bilemedik...

   1980’li yıllarda Asil Nadir’in katkılarıyla üretimde önemli bir artış sağlanmış, üreticinin cebi para görmüştü...

   Asil Nadir impaaratorluğunun, Rumlar tarafından çökertilmesi sonrasında ise narenciyede gerileme dönemi başladı...

   Çok sayıda bahçe bakımsızlıktan kurudu...

   Üretim ve ihracat miktarı azaldı...

   Narenciye Üreticileri Birliği’nin verilerine göre; 1980’li yıllarda 260 bin ton olan narenciye üretimi 130 bine geriledi...

   Narenciye bahçeleri de 75 bin dönümden 35 bine geriledi...

   Aynı durum  patateste de yaşandı...

   Bunun sebebi tembellik mi, beceriksizlik mi?..

   Yoksa politikasızlığın ve istikrarsızlığın bir sonucu mu?..

 

Siyaset böyle olmamalı

 

   En önemli neden; Asil Nadir sonrasında yeni politikaların geliştirilmemesi ve üreticilerin kaderleriyle başbaşa bırakılmasıdır...

   1980’li yıllarda ürün bedelini peşin alan üretici, daha sonraları teslim ettiklerinin parasını almakta dahi zorlandı...

   Bankalara olan borçlar ödenemedi...

   Böylesi bir siyaset karşısında iflas kaçınılmazdı...

   Küçük ülkemizin en önemli sorunu siyasetin başarısız olması ve güven yitirmesidir...  

   Siyasi partiler, seçim öncesinde verdikleri sözleri, iktidara geldikten sonra unutuyorlar...

   Narenciye dahil, tüm sektörlerin sorunlarını görmezden ve duymazdan geliyorlar...

   Yeni fikirlere açık olmak yerine, eskimiş politikalarla ülke yönetmeye çalışıyorlar...

   Üretim azalınca, ya da satışlar durunca ‘çaresizliği’ ön plana çıkarıyorlar...

   KKTC’nin kendi ayakları üzerinde duramaması ve sürekli Türkiye’den para talep edilmesinin temelinde ‘çaresizliğe’ sarılmak ve üretkenlikten uzaklaşmak vardır...

   Bunun sorumlusu siyasettir...

   Çocuğunuza “sen çalışma evladım, ben sana para veririm” derseniz, onu tembelliğe alıştırmış olursunuz...

   Çalışmaya teşvik eder, alın teriyle kazanmanın yollarını gösterirseniz, kimseye muhtaç olmadan yaşamaya başlar...

  Ne var ki; bizdeki siyaset anlayışı ‘oy beklentisine’ göre şekillendirildi...

   Partisel ve kişisel çıkarlar herşeyden daha fazla önemsendi...

   Türkiye “elimi çekiyorum” dediği gün, burası güneyden beş beter olur...

   Artık uyanmalı ve yeni bir siyaset anlayışı ile hem halkın güveni sağlanmalı, hem de küçük ülkemizin yığınla birikmiş sorunları çözülmelidir...  

YORUM EKLE

banner608

banner473