Kıbrıs’ın güneyinde ve kuzeyinde son bir haftalık duruma bir göz atalım…
   Güneyin yeni lideri Nikos Hristodulidis, Brüksel’de zirveye katılıp adaya döndükten sonra Monako Prensini ağırladı…
   Daha sonra İspanya Başbakanı adaya geldi, onu da ağırladı…
   Yılın ikinci yarısında AB dönem başkanlığını üstlenecek olan İspanya’dan destek sözü aldı…
   Ve iki gün önce Kahire’ye giderek Mısır Devlet Başkanı El Sisi ile bir araya geldi…
  Tüm bu temaslarda, Türkiye aleyhindeki söylemleri tekrarlarken, müzakerelerin başlamasını isteyen ve bu amaçla çaba sarf eden taraf olduklarını ortaya koydu…
   Büyük ölçüde inandırıcı olduğunu görebiliyoruz…
   Hristodulidis; dışta ‘iki toplumun kardeşliği’ görüntüsü verirken, 1 Nisan’da EOKA’nın kuruluş yıldönümü törenlerinde ENOSİS bayrakları altında konuşma yaparken son derece gururluydu…
   Seçimlerde kilisenin desteğini alarak başarılı olan bu genç lider, milli duygularını gizleme ihtiyacı duymuyor…
   Hem iki toplumlu çözüm istediğini söylüyor; hem de ENOSİS bayrağı altında konuşma yapmaktan çekinmiyor…
   Propaganda sanatında dünyanın en iyilerinden olan Kıbrıslı Rumların yürüttüğü bu siyaseti bir yere not edelim…

Bizimkilerin derdi başka

   Kıbrıs’ın kuzeyinde ise son bir hafta ‘Kamu İhale Yasası’nın değiştirilmesine yönelik tartışmalarla geçti…
   Meclis’te gerilimi artıran konuşmalar, karşılıklı sataşmalar, hatta hakarete varan söylemler büyük bir üzüntüyle izlendi…
   Kamu İhale Yasası neden değiştiriliyor?..
   Elbette; elektrik üretimine ortak olan Aksa’ya 15 yıllık bir sözleşme imkanı sunmak için…
   KKTC’nin Aksa’ya veya bir başka elektrik üreticisine ihtiyacı var mıdır?..
   Elbette vardır…
   Öyleyse yapılması gereken ‘ülke çıkarlarını’ düşünerek, doğruyu bulmak ve o yönde ilerlemektir…
   Ne var ki; doğru yolu bulma konusunda ülke siyaseti bugüne dek hiçbir beceri sağlayamadı…
   Son bir hafta yasa tartışmalarıyla, uzun süreli elektrik kesintileri ve sabotaj iddialarıyla geçti…
   Kıbrıs Türk halkı bu sürede ciddi mağduriyetler yaşadı…
   Yaşamaya da devam edecek…
   İşte böylesi koşullarda yaşatılan, yani kendi içinde parçalanmış bir toplumun ne huzurlu bir yaşam sürebilmesi, ne de ekonomisini güçlendirebilmesi mümkündür…
   Hristodulidis’i izleyebilmesi ve karşı politikalar üretmesi de mümkün değildir…
   Bu halimiz kendi kendini batırmaktan öte bir şeydir…
   İntihara sürüklenme beceriksizliğinden başka bir şey değildir bu halimiz…
   Hayırlı Cumalar…